HOŞGELDİNİZ
30 Aralık 2010 Perşembe
YEKTA KOPAN ATÖLYESİ VE KATILIMCILARI İÇİN...
Bu gün 'Yekta Kopan Atölyesi'ne dair birşeyler yazmak istedim. Dün akşam yılbaşı kutlamasının devamında, aslında başta Sevgili Yekta Kopan olmak üzere tüm katılımcılara çok teşekkür etmek istiyorum...
Yapım Laboratuvarı geçtiğimiz temmuz ayında kurulduğunda, kafamda 'temel yapımcılık' eğitimlerinin yanısıra, alanında 'özel ve biricik' kişilerle farklı atölyeler yapma fikri vardı...Ama bunu gerçekleştirmek için biraz daha zaman olduğunu düşünüyordum. Ardından sevgili dostum Yekta ile bir kahve sohbetimizde bu konuyu fikrini almak isteyerek danıştığımda, çok olumlu ve beni destekleyen bir konuşma yaptı. Mutlaka birlikte de bir çalışma yapalım diye konuştuk ve bu konuşmadan kısa bir süre sonra
Eylül ayında Adana Film Festivali'nde, Hilton Oteli'nin lobisinde, bu programı oluşturup Kasım ayında başlatma kararı aldık...
Devamında yüzlerce başvuru ve grup toparlandı. Dün akşam, minik yılbaşı kutlamasında, o mükemmel sinerjiye inanamadım...
O gruptan, harika üretimler çıkacağına inanıyorum ve Yapımlab ekibi adına herkese mutlu yıllar diliyorum...
28 Aralık 2010 Salı
KONTENJANLAR DOLUYOR...
20 OCAK 2011'de başlayacak YEKTA KOPAN OKUMAK/YAZMAK ATÖLYESİ'nde son 4 kontenjan...
15 ŞUBAT 2011'de başlayacak NİLGÜN ÖNEŞ SENARYO ATÖLYESİ'nde son 5 kontenjan...
Kayıt yaptırmak ve bilgi almak için 0 212 252 4556 ya da info@zeynofilm.com
YAPIMLAB'IN İLK ASİSTANINDAN....
Cansev Erdemir, Yapımlab'ın oluşumunda yanımda bulunan asistanım...Yapımlab'da yetişen öğrencilerimden bir tanesi...Bütün yaz 'yapımcılık atölyeleri'asistanıydı. Şu anda da 'Yekta Kopan Atölyesi'asistanlığını yürütüyor.
Sorumluluk bilinci, 'bilgi'ye açık oluşu,doğruluğu ve çalışkanlığı ile güzel bir kariyer O'nu bekliyor.
Yapımlab ile ilgili duygularını paylaştığı bir yazı yazmış...Sizlerle paylaşmak istedim...
Dostlukla...
2010 YILI VE YAPIM LABORATUVARINA DAİR
Yeni yıla girerken çoğumuz, geride bıraktığımız yıla dair hayatımızda nelerin değiştiğini ve ne gibi şeylerin bizi değiştirdiğini düşünürüz. Kendi hayatıma dair 2010 senesini gözden geçirdiğim zaman, Zeynep Özbatur’la tanışmam ve sonrasında gelişen süreç benim için 2010 yılının dönüm noktası oldu diyebilirim. Bu yaz Zeynep Hanım’la beraber Yapım Lab.’ın kurulma ve gelişim aşamasına şahit oldum. Çoğu eğitime zamanım el verdiğince katıldım. Hepsinde hem sektörden, hem sektör dışından ayrı ayrı ve çok değerli insanlar tanıdım, arkadaşlar edindim. Bilginin ve dahası bilgiyi paylaşmanın ne kadar önemli ve değerli bir edinim olduğunu gördüm. Zeynep Özbatur’un ve gerçekleştirdiği atölye çalışmalarının, sinema sektörü için ve sektöre yeni girenler için bu anlamda çok büyük bir kılavuz niteliği taşıdığını düşünüyorum. Zira bu işin çok çok başında biri olarak benim ‘’gerçek anlamda yapımcılığın’’ ne demek olduğunu birinci ağızdan dinleme şansım oldu. Kendisinin de sık sık dile getirdiği gibi ‘Bilgi paylaşılmak için vardır ve paylaşılmalıdır da.’ Bu anlamda Yapımcılık Laboratuvarı Türkiye’de sektöre dair çok büyük bir boşluğu dolduruyor bence. 2010 yılı Zeynep Özbatur ve Yapım Lab. sayesinde benim için dolu dolu bir bilgi ve tecrübe yılı oldu. Umarım benim yılımı bu şekilde güzelleştiren Zeynep Hanım’ın da yeni yılı çok güzel geçer ve kurduğu Yapım Laboratuvarı daha da büyüyerek bilgiye ve tecrübeye ihtiyacı olan daha çok insana yol gösterir. Herkese mutlu seneler…
26 Aralık 2010 Pazar
YAPIMLAB'DAN YILSONU HABERLERİ VE ÜRETİMLER....
Yıl biterken, farkettim ki Yapımlab 2010 yılındaki en önemli 'üretim' lerden biri oldu. Hızlı bir şekilde her gün yeni kişileri, yapısına katarak ilerliyor.
Temmuz ayından bu yana kısa ve uzun dönem 'yapımcılık eğitim'lerine 60 civarında katılımcı oldu. Bunlardan 6 kişi, burslu olarak eğitim aldı.
Bunun yanısıra, Kasım ayında başlayan Yekta Kopan Atölyesi 13 kişiyle çalışmalarına keyifle devam ediyor...
Bir farkettim ki, aslında katılımcıların pek çoğu ile dostluğumuz o kadar gelişmiş durumda ki, projelerini ya da hayatlarındaki kariyer hedefleri ile ilgili her konuda haberleşiyoruz ve yolAtölye dönemi tamamlandığında da, ilişkileri sonlandırmıyoruz aksine iletişime biribirini tanıyan kişiler olarak devam ediyoruz.
Ama, esas amaç, sektöre bilgili ve donanımlı kimseleri entegre etmek...
Örneğin, Kutluğ Ataman'ın Sergisinin belgesel çekimlerinde Yapımlab'ın 2 öğrencisi çalıştı. Yine'Aya Seyahat' DVD'si Ocak ayının ilk günlerinde piyasaya çıkmış olacak. Bu proje bir yıldır geliştirilen bir projeydi ve bunun son 4 aydır, piyasaya hazırlanışı tamamen Yapımlab katılımcılarından oluşan bir ekiple gerçekleşti. Bir taraftan eğitim alırken diğer taraftan, sektörde profesyonel adımlar atmaya başlıyorlar. Böylece kendi referanslarını da oluşturmuş oluyorlar.
Başka bir öğrencim, şu anda, öğrenim gördüğü yurt dışında 'kısa film'ini çekmeye hazırlanıyor. Yapımlab'a ilk geldiği günlerden bu güne 'film yapmak' konusunda ne kadar geliştiğini gözlemliyorum...Ve projesinin daha doğuştan çok güçlü doğduğunu görüyorum.
Bütün bunlar, beni çok mutlu ediyor...
Hele bir de 'Yekta Kopan Atölyesi'nin çarşamba günleri getirdiği sinerji inanılmaz bir mutluluk...O gruptan çıkacak üretimleri de heyecanla bekiyorum.
Şimdi, 'ocak' ayından itibaren uzun dönem gruplar başlıyor. Onlar tamamen profesyonelliği hedefleyen bir grup. Kendilerini heyecanla bekliyorum ve ilk ders için sabırsızlanıyorum.
Ve bir de, Şubat'ta başlayacak 'Nilgün Öneş Atölyesi'katılımcıları kimler olacak merak ediyorum. Çünkü Yapımlab'da ilk kez senaryo üzerin bir atölye çalışması düzenlenecek ve esasen pekçok kimsenin de üretime başladığı yer olacak...
İşte böyle sevgili dostlar,
bilgi ile dolu, üreterek ve paylaşarak kocaman bir yıl geçti... Yapımlab, 2011'de de yeni ve farklı atölyeler yapmayı hedefliyor...Tabii bunun yanısıra üretimleri çoğaltmayı ve bu üretimlerin sesini her yere duyurmayı amaçlıyor.
Herkese iyi pazarlar...
23 Aralık 2010 Perşembe
ATÖLYE KONTENJANLARI İLE İLGİLİ BİLGİLER 2
İLGİNİZE TEŞEKKÜR EDERİZ.
NİLGÜN ÖNEŞ SENARYO ATÖLYESİ Kayıtları devam etmektedir. Katılımcı sayısı 10 kişi ile sınırlıdır ve Atölye 15 Şubat 2011'de başlayacaktır.
Ocak ayında kısa süreli, haftasonu programları açılacaktır. Blogu takip ederek öğrenebilirsiniz.
Daha fazla bilgi için info@zeynofilm.com'a e-posta gönderebilirsiniz ya da 0 212 2524556 Ayşagül Yeşim'den bilgi alabilirsiniz.
22 Aralık 2010 Çarşamba
SENARYOYU DEĞERLENDİRMEK
Bir filmin temelini oluşturan 'senaryo'konusunda yazmak istiyorum bu gün... Aslında, hergün e-postasına pekçok senaryo gelen birisi olarak bazı gözlemlerimden bahsetmek istiyorum.
Senaryo yazmak, profesyonellik gerektiren bir iştir. Bunun için yazan kişinin, sadece teknik bilip aklındakileri kağıda dökmesi değil, sinemayı tüm ayrıntıları ile biliyor olması gerekmektedir.
Sinema bilmek, sadece film izleyerek olmaz... Çok sıradan bir konunun 'sinemasal' olabilmesi ciddi bir emek gerektirir. Elbette senaryo yazarı olabilmek için, çalışmak, deneyimlemek ve bol bol yazmak gereklidir.
Ama ilk yazdığı formata uygun yazının senaryo olduğuna inanarak, hemen film olmasını istemek, fazlaca iyimser bir hayaldir. Her yazılan biriciktir ve bir amaca hizmet eder, ancak bir senaryonun film olabilecek düzeye gelmesi zaman ve emek işidir.
Bu noktada, ben yukarıda kendi görüşlerimi paylaştım. Çünkü uzun yıllardır iyi ve kötü örnekleri görebilecek kadar deneyim sahibi oldum.
Bir senaryoyu değerlendirirken, öncelikle sinopsis ve tretmanını okurum. Çünkü beni asıl olarak 'fikir' ilgilendirir. İyi bir fikir varsa, devamında senaryoyu okuduğumda meseleyi nasıl ele aldığına bakarım. Sinemasal bir altyapı oluşmuş mu yoksa ham mı?
Zaten, sinemasal bir donanım varsa, fikir varsa, senaryo da eninde sonunda iyi olacaktır.
Yönetmen-Senaryo Yazarı-Yapımcı aynı dili konuşabiliyorlarsa, aynı senaryoya aynı gözden bakabiliyorlarsa zaten sorun yoktur. Bunun için, yapımlab'daki derslerimde hep söylediğim gibi bu üçlünün hedef birliği varsa başarısız bir iş çıkarma olasılığı oldukça düşüktür.
Ama genellikle, 'yeterki senaryom çekilsin' hissi ile yapımcı ile hedeflerinin yakın olup olmadığına bakmadan projesini veren bir yazar, ya da proje sahibinin bekentisini anlamayan, umursamayan yapımcı işbirliğinde, iki tarafında hayal kırıklığına uğraması muhtemel bir sonuçtur. Bu sonuçlar çoğaldıkça önyargılar artar...
Bu nedenle, ben bana gelen projeden önce proje sahibini ve beklentisini önemserim. Devamında,projesinin sinopsis ve tretmanına bakarak senaryosunu okumaya karar veririm.
Elbette tanımak isteme nedenim, yeteneğini ve yaratıcılığını sadece yazdıklarından değil yaptığı işlerden, kişiliğinden ve vizyonundan anlamaya çalışırım.
...Ve 'yapımcı'dan ne beklediğini ve 'yapımcılık' konusuna bakış açısını anlamak isterim.
Şimdi bu cümlenin üzerine 'yapımcı'dan ne beklenir ki sadece 'para' diyenler çıkacaktır.
Yapımcı, para yatırımının yanısıra, önemli bir yolculuğun kaptanıdır. Senaryo yazarı ve yönetmenle ortak hedefler doğrutusunda projeyi yeniden kendi açısından projelendiren, finans planını oluşturan, finansı yöneten, yönetmene filmi yaratırken, en sağlıklı koşulları yaratan,her aşamada yönetmenin yaratıcılığına katkı sağlayacak ortamı yaratan, film tamamlandığında satış ve pazarlamasını yapan kişidir.
Yukarıda da belirttiğim gibi, senaryo formatına uyduralarak yazılmış her fikir senaryo olma özelliği taşımaz. Senaryo yazmak ve bir proje haline getirmek, zaman, emek, çalışma ve sinemasal donanım gerektiren bir iştir.
19 Aralık 2010 Pazar
BİR PAZAR YAZISI...
Yaklaşık 3 aydır(yolculukta olduğum zamanları saymazsak) ilk kez pazar gününü çalışmadan geçiriyorum. Sakın bunu 'haftalardır ilk kez dinleniyorum' sızlanması olacak bir yazı olarak algılamayın... Ben pazar günlerini değerlendirmeyi ve hatta çalışmayı çok severim.
Ben 'pazar günü'çalışmaktan hiç şikayet etmem...Aktif olarak iş yaşamına girdiğinden beri yaklaşık 25 yıldır, oğlumla geçirdiğim zamanlar dışında,çoğu pazarlar aktif çalışarak, ya da iş ile dolu geçti...Oğlumla geçirdiğim zamanları da çok iyi değerlendirdim. Prodüksiyon asistanlığı yaptığım dönemlerden başlayarak, 'yarın pazar çalışmıyorum' gibi bir düşünce geçmedi aklımdan...Bunun birazda benim karakterimle ilişkisi var tabii...Çünkü herkesle aynı zamanda aynı şeyleri yapmayı, ya da aynı alışkanlıkları uygulamayı sevmedim hiç...Bu yüzden 'tatil' ve ya 'dinlenme' fikrini başka günlere kaydırmayı ve 'haketmişlik' duygusu ile o günü geçirmeyi çok sevdim. Hayatıma günlerle ilgili hiçbir 'kıstas' koymadım.
İnsan sevdiği işi yaparken, onunla yaşr. Başarının biraz da sırrı bu sanki... Benim 'başarı' anlayışım, hep yaptığımdan daha iyisini yapmak ve kendini yenilemek arzusunu taşır. Herhangi bir sıkıntı ya da zorluk çıktığında ise ondan ders çıkarmayı ve o süreci 'öğrencilik' gibi görmeyi tercih ederim. O dönemler, aslında iyidir...Çevrenizdekileri, olayları farklı bir açıdan görmeye başlarsınız bu da hedeflerinize ulaşırken, size yeni bilgiler getirir.
'Pazar' ya da 'Bayram' gibi tatillerde hiç 'olmazsa olmaz'ım olmadı...Hatta o süreçlerde üretim yapmanın keyfini çıkardım hep...Telefonlarınız az çalar, etraf daha sessiz olur ve daha da eğlencelisi bu bir ekip çalışması ise, sizin gibi düşünen, hayata öyle bakan kişilerle bir arada olmanın keyfini yaşarsınız.
Kişilik olarak, yerinde oturup olayların akışında 'iş' beklemeyi sevmedim. Örneğin 1987 yılında ünüversite 1 öğrencisiydim, 2. yarıyılda tam vize zamanı bir telefon geldi. Arayan Sinan Çetin'in ekibinden biriydi ve 3 hafta pazar üstüste bir banka reklamı çekileceğini, çalışıp çalışamayacağımı sordu... Ancak Çekim pazar günü yapılacak, ardından pazartesi, salı ve çarşamba çalışılacak...Perşembe, cuma, cumartesi yeni film hazırlanacak ve ardından yine çekim... Hiç düşünmeden kabul ettim...Benim için unutulmaz bir deneyim oldu. Çünkü o günden sonra, o ekip ve beni orada tanıyan tüm ekiplerle çalışmaya başladım. Peki vizeler mi ne oldu, hepsinden telafi ve bütünleme sınavlarında iyi not alarak 2.sınıfa geçtim. Yani, yapmak istediğim iş ve yeni bir deneyim uğruna ne pazar gününü, ne de vize sınavlarımı bahane ettim.
Şimdi, geriye dönüp baktığımda, bana çalıştığım 'pazar' günleri hiç de çalışmışım gibi gelmiyor. Çünkü ben 'pazar' günlerimi sevdiğim şeyleri yaparak geçirdim.Yani çalışarak ya da oğlum ile zaman geçirerek... Oğlum doğduğunda 2,5 yıl hiç çalışmadım...Ama o süreçte de, oğlumla ilgilendiğim zamanlar dışında, film izleyerek, okuyarak, zaman geçirdim. Bunun yanısıra bildiğiniz klasik ev hayatında da başka gözlemler ve üretimler yapmaya, yeni şeyler öğrenmeye gayret ettim. Yani bir yemek yaparken bile onu bir üretim, özenli bir çalışma gibi gördüm. Sonra da sevdiklerim için yemek yapmayı sevdiğimi ve en yaratıcı fikirlerin yemek yaparken aklıma geldiğini farkettim. Oğlumla dolu geçirmeyi planladığım pazar günlerinde ise 'iş'e hiç hayır demedim. Onunla yapacağımız bir programı başka bir gün 'mutlaka' telafi ettik... Oğlum da, çalıştığım pazar günlerini hiç yadırgamadı. Bu arada inanın bana oğlumun küçüklüğünde, haftasonları yaptığımız geziler, müzeler, alışveriş merkezlerindeki oyun parkları, çocuk doğum günü partileri, okul toplantıları bana inanılmaz deneyimler ve bilgi kattı.Şimdi bakıyorum da, herkes için'tatil+eğlence' olan 'pazar günü'benim için çok farklı olmuş.
Yani hayatta işinizi iş gibi görürseniz, hayatınızı kısıtlayan bazı alışkanlıklar da siz farkına varmadan gelir. Ve, o farketmeden kurulan düzene hizmet etmeye başlarsınız.Oysa, işiniz yaşam biçiminizse ve üretmekten keyif alıyorsanız, sınırsız bir özgürlük alanı yaratmışsınız demektir. Siz işinizden keyif alıyorsanız, ne cumartesinin, ne pazarın önemi kalır. Çünkü o sizin hayatınızdır.
İşte bu pazar, bunu düşündüm... Kocaman bir pazar günü,eğer çalışmıyorsam, yine işimi ilgilendiren kutuda sakladığım konulardan birine el atmanın tam zamanı...Ya da izlemek istediğim, takip ettiğim yönetmenlerden birinin filmini izleme vakti...Ya da, girip internette 'yeni' araştırmalar yapmalıyım yapımlab için...Ya da...
Tabiki canım ailemle geçirilecek saatler, güzel bir yemek ve güzel paylaşımlar...
Hayatın her anı çok güzel, lütfen 'kıstas'lar koyup sonra mutsuz olmayın...
Herkese iyi ve üretim dolu pazarlar:)
18 Aralık 2010 Cumartesi
YAPIMLAB'A DAİR...
Ocak ayı ile birlikte 'yapımlab'ın yeni programları başlıyor. Bu programlara kaydolanlarla yeni bir süreç başlatıp, projeleri için daha somut yaklaşımlar kazanmaları yolunda adımlar atacağız.
Bu noktada, 'yapımlab' ile ilgili 'burs veriyor musunuz?' sorusu ile sık sık karşılaşıyoruz. Evet, burs veriyoruz ve kriterlerimiz var. Bu kriterler bu blogda daha önce yayınlandı. Bunun yanısıra, çalışmalarımıza katılan katılımcılarda, zeka, yaratıcılık ve yetenek görüldüğünde, projelerine mutlaka destek veriliyor Dolayısıyla, devamında 'katılımcı' kimliğinden 'desteklediğimiz kişi' durumuna geçiyor.
Çünkü, bir yapımcı için, bir yönetmen ile çalışabilmesi için sadece senaryo yeterli değildir. Aynı hedefi ve aynı amaçları taşıdıklarını biilmek, aynı hayat görüşüne sahip olduklarını anlamaları gereklidir. En 'ticari' projeleri yapan Amerika'da bile bir senaristin senaryosunu çekmek için, kendi 'senaryo grupları' ile çalışmalar yaptıktan sonra karar verirler. Zira yönetmenlik için de...
Ama, 'yapımcı'yı salt 'para yatırmak' olarak gören anlayıştakiler, e-mail'ine senaryosunu ekleyip, film çekmek istediğini belirten birkaç cümle ekledikten sonra, yapımcının kendisine dönüp, 'hadi filmi yapıyoruz' demesini bekler... Sonra da anlaşılmadığını düşünür... Devamında bir görüşme yapsanız bile, 'karar verme'süreci o kadar da kolay bir süreç değildir. Yukarıda da belirttiğim gibi, karşılıklı tanışmak, beklentileri anlamak gerekir. Dolayısıyla, yönetmen için yapımcıyı tanımak, yapımcı için yönetmeni tanımak gibi süreçlerin olması, üretimin bunun içine monte etmek en doğrusudur. Çünkü 'yapımcı' sözkonusu projeyi, projelendirecek ve yönetmenin artistik olarak özgür olacağı bir sistem yaratırken, bu projeye uygun finans,fiziki ve teknik şartları aynı zamanda projenin tanınmasını ve yayılmasını sağlayacak formüller yaratacaktır.
Yapımlab'a katılan yönetmen,senaryo yazarı,yapımcılar veya bu alanlarda ilerlemek isteyen adaylar, bu süreçleri tanıyıp, yol almaktadırlar. Yani, projeleri için yapımcı arayan yönetmen-senaryo yazarları, ya da iyi proje,senaryo, yönetmen arayan yapımcılar için bu süreci bilmek çok önemlidir.
Yani 'para yatırmak', 'finans yaratmak' bu süreçlerden sonra ve bir proje projelendirildikten sonra oluşan bir durumdur.
Yapımlab, Türkiye'de 'yapımcılık' anlayışına yeni bir soluk getirmek ve proje yaratıcılarının da sağlam adımlarla kariyerlerini oluşturmalarını sağlamak amacını taşır.
Bunun yanısıra, sinema, edebiyat, psikoloji, felsefe, sosyoloji, alanlarında katılımcıların bilgilenmesini ve gelişmesini hedefler.
Ayrıca, çalışmalara katılanlar ile çalışmalar bittikten sonra her aşamada iletişim halinde olunmaktadır.
10 Aralık 2010 Cuma
BİLGİNİN PEŞİNE DÜŞENLER ve SAHTE KİMLİKLER
Uzun zamandır, yazmak istediğim bir konuyu sizlerle paylaşacağım. Bu gün, yeni yılda yapımlab'da eğitim almaya başlayacak öğrencilerle tanışma günüydü. Yepyeni, heyecanlı ve profesyonel bakış açısına sahip, 'bilgi'nin peşine düşmüş 'özel' kişiler...
'Bilgi'nin peşine düşenler ile, bilgisiz ama 'cahil cesareti'olan 'fark'ın anlaşılması gerek... Beni en çok 'cahillik' ürkütür. Bu yüzden de, bilgisini ve kendini her gün geliştirmek isteyenlere saygım sonsuzdur. Yapımlab,sinema sektöründe 'kendini sağlam bir şekilde konumlandırmak'isteyenlere 'yapımcılık' bilgileri üzerinden eğitim veriyor. Yani, karşılıklı bir emek harcanıyor ve yol aınıyor. Özellikle, uzun dönem katılımcıları için, projelerini somutlaştırmak konusunda önemli gelişmelerin olması hedefleniyor.
Oysa, başka bir tarafta, sadece'gözlem've kulaktan dolma birkaç isim bilgisi ile, sektörde dolaşarak kendini pazarlamaya çalışan insanlar var... Elbette, sektörde bu noktada rekabetten kaynaklanan 'referans almamak' gibi bir alışkanlık olduğundan, bu 'dunning kruger etkisi' taşıyan bu kimseler kendilerine bir yer buluyorlar. (Dunnig-Kruger Etkisi için daha detaylı bilgi isterseniz aşağıdaki link'ten bulabilirsiniz:
http://translate.google.com.tr/translate?hl=tr&langpair=en|tr&u=http://en.wikipedia.org/wiki/Dunning%25E2%2580%2593Kruger_effect )
Aslında bu da, farkında olmadan sektörel yıpranmaya yol açan birşey...Çünkü, akılda sadece 'kötü deneyimler' kaldığından, güvensizlikler ve problemler ortaya çıkıyor.
Uzun yıllardır gördüklerimden ve bizzat yaşadıklarımdan sonra, Yapımlab'ın bu anlamda sektöre gerçekten 'donanmış' kişileri ve projelerin sektöre katılmasına yardımcı olmak gibi bir hedefi var. Ve hatta Zeyno Film, bundan böyle bünyesinde yer alacak kimselerin önce Yapımlab'a katılma zorunluğu var.
Yapımlab, yapımcılık ve bilgi seminerleri dışında, bireysel gelişim üzerine de farklı atölye çalışmalarını çok yakında başlatacak...
Ama lütfen, 'dunning-kruger etkisi'ni okuyun...Verdiğim link çalışmassa, internetten arama yaparak bulabilirsiniz.
Bu, noktada bu tip kimseleri, gerçeğinden ayırabilecek bir bilgiye sahip olun...
Ben 'bilginin değerini bilen ve peşine düşenler' ile yolculuğuma devam edeceğim...
6 Aralık 2010 Pazartesi
TALLİNN...AVRUPA FİLM AKADEMİSİ...EURIMAGES...ÖDÜL TÖRENİ...
Merhaba Sevgili Yapımlab takipçileri,
Sizlere Tallinn'den yazamadım zira çok uzun bir yolculuk ve çok yoğun bir program içerisindeydim.
3 Aralık günü, İstanbul-Frankfurt ve Frankfurt-Tallinn uçuşlarıyla, yaklaşık 10 saatlik bir yolculukla Tallinn'e vardık. Eşim Selim, her zamanki gibi beni yalnız bırakmadı..Bu arada uçakta Sevgili Alin Taşcıyan ile karşılaşınca, çok keyifli bir yolculuk yaptık. Tallin'e vardığımız ilk akşam, Tallinn Belediye Başkanı'nın, Avrupa Film Akademisi için verdiği davete katıldık. Avrupa Film Akademisi başkanı Wim Wenders, tüm konuklarla davet sırasında ilgilendi...Ardından, şehrin merkezi'ndeki parti mekanına çevrilmiş otopark'ta yapılan 'underground party'ye gittik. İnanılmaz güzel organize edilmişti ve Estonya mutfağından mükemmel yemeklerle donatılmış sofralar, canlı müzik ve bunun yanısıra Avrupa sineması'nın tüm tanıdık simaları... Gerçekten mükemmeldi... Ertesi günkü program çok yoğun olduğundan otele döndük...Bu arada havanın -10 derece olduğunu ve heryerin kar ile kaplı olduğunu belirtmeliyim...
Swissotel'in 18. katında olan odamızın camlarından tüm şehir panoromik olarak gözüküyordu...
Cumartesi sabahı, çok heyecanlı uyandım...Nedeni, akşam ki törendi... Beklenen gün gelmişti ve ilk kez 'kişisel' olarak bir ödül alacaktım. 'En iyi film' ödülü anons edildiğinde pek çok kez sahneye çıkmıştım ama hiç böyle olmamıştım.
Ama öncesinde, 'Estonyalılarla buluşma' etkinliği vardı. Organizasyon, Estonya programı için birkaç seçenek sunmuştu. Seçeneklerden biri de, Estonyalı aileler evlerini açıp, bize öğle yemeği ikram edeceklerdi...Biz de, hiç düşünmeden bu seçeneği istemiştik. Çünkü, özgün bir programdı. Gerçekten de öyle oldu. Bizim şansımız, Estonya'nın çok iyi tanına pop/jazz şarkıcısı bir hanım'ın misafiri olduk. Mükemmel bir menü vardı ve biribirimizi çok sevdik.
Yemek davetinin ardından, otele döndük. Akşam için, Max Factor tüm hanımları hazırladı. Çok önceden o gün sahnede olacak herkes için günler öncesinden makyaj ve saç randevuları ayarlanmıştı. Tabii benim için de...Hep diyorum ya, 'özne' olmaya alışık değilim diye...
Hazırlıklar bittiğinde, arabayla 'kırmızı halı'ya geldik.Ardından salondaki yerimize oturduk ve tören başladı.
Ünlü oyuncu Jean-Marc Barr http://www.imdb.com/name/nm0000852/
sahneye geldi ve benim ödülümü anons etti. Sahneye çıktım...Gerçekten çok heyecanlandım.
Ama ödülümü aldım ve çok mutluydum...
Bütün gece su gibi aktı geçti... Ardından basın toplantısı ve yemek daveti...
Özetle çok güzeldi...
Pazar sabahı, Alin, Selim ve ben bütün günü Estonya'yı gezerek geçirdik. Ardından akşama doğru uçağımıza binmek için yola çıktık...Uzun bir dönüş yolculuğunun ardından İstanbul'dayız...
Sizlere oradan yazamadığım için bu gece seyahtin özetini yazdım...
Şimdi bir rüyadan çıkmış gibiyim...Bundan 10 yıl öncesi Berlin'de katıldığım EURIMAGES toplantısında Türkiye ile çalışmalarında sıkıntılar yaşadıklarını söylüyorlardı. O gün orada çok üzülmüştüm...Ama 10 yıl sonra, tam 10 yıl sonra Avrupa Film Akademisi EURIMAGES Ödülü'nü aldım... Bu yolda yürümekten, işimi inançla yapmaktan, üretmekten çok mutluyum...
Bu ödül,benim için çok önemli bir motivasyon bunun dışında yola devam...
Herkese güzel bir hafta diliyorum...
2 Aralık 2010 Perşembe
YAPIMCILIK ÜZERİNE KISA NOTLAR-2
Bir haftadır toplam 25 saat ders verdim. Benim için gerçekten çok verimli oldu...Dolayısıyla bu gün, 'bütçe yapmak'konusunda derslerde verdiğim örneklerden biraz bahsetmek istiyorum.. Bu hafta, tüm gruplarımla bu konuyu yoğun bir şekilde çalıştık. Bildiğiniz üzere, biz bir 'laboratuvar' çalışması yapıyoruz her İyi bir bütçe yapabilmek, 'evde bir yemek daveti organizasyonu' gibidir. Yani başlı başına bir tasarımdır.Önceden planlanan, programlanan, olasılık hesapları yapılan bir tasarımdır. 'Yemek daveti tasarlamak' örneği bu konuda iyi bir örnektir. Yani alışverişe çıkmadan, davetinizin ne tür bir davet olacağına, kaç kişininin katılacağına karar verirsiniz. Devamında menüyü ve alışveriş listesini oluşturursunuz. Ardından bunu gerçekleştirmek için alışverişinizi yapıp, yemeklerinizi hazırlarsınız ve o yemekleri misafirlerinizle paylaşırsınız. Devamı yemeklerin lezzeti konusunda konuklarınızın yorumuna kalmıştır. eğer organizasyonunuz başarılıysa e bütçenizi aşmadıysanız bunu, tecrübenize, sağduyunuza, bilginize, öngörünüze borçlusunuzdur. Harika bir organizasyon yapıp, bütçenizi aştıysanız, o zaman ön çalışmanızı yeteri kadar yapmamışsınız demektir. Yukarıda yazdığım 'tecrübe' kelimesini önemseyin. Çünkü iyi bir bütçe yapabilmek 'tecrübe ve bilgi' ile çok ilgilidir.'Tecrübe' yani deneyim kazanmanın tek yolu da,uygulama yapmaktan, çalışmaktan, doğru gözlemden geçer. Bu noktada kendi filmini yapmak isteyen herkesin öncelikle 'deneyim'lerinin bir bütçe yapmaya yetip yetmeyeceğini öngörmesi gerekir.
Bütçe yapmak ile filmin maliyeti konusundaki farkların bilinmesi gerekir. Bu da, önemli bir 'bilgi'dir. Çünkü 'bütçe' ve 'maliyet' aynı anlamlarda kullanılmamalıdır.
Belki bunların farkını araştırma fikri bile size çok şey öğretebilir. Ama, şu bir gerçektir ki: Bütçe yapılmadan, bir film yapmaya kalkışmak çok riskli bir iştir.
Bu ikisi kadar, önemli bir konu da devamında gelir: Finans Planı...
Geçtiğimiz hafta, tüm gruplarla bu çalışmayı o kadar güzel yaptık ki, şimdi heyecanla katılımcı arkadaşların getirecekleri bütçeleri bekliyorum. Kimbilir ne güzel katkı ve sonuçlara ulaşacağız...
Sevgili Arkadaşlar,
Bütçe, maliyet ve finans planı üçlüsü, bir 'yapımcı'nın olmazsa olmazlarıdır. Bunların yola çıkarken 'hedef'e uygun olarak iletilmesi ise yapımcının kabiliyetine bağlıdır.
Yapımcı, bir yandan 'yönetmen'e yaratıcılığını en yüksek düzeyde kullanabileceği bir ortamı, tüm olumsuz olasılıkları de hesaba katarak hazırlar. Bu tasarımın önemli bir yükünü bütçe bölümü taşır...İyi bir ekip kurmak, iyi ilişkiler geliştirmek, vizyon sahibi olmak, senaryoyu içselleştirmek gibi kavramların bütçeyle çok yakın ilgisi vardır.
Bu gün sizlere 'bütçe'olgusu konusunda farklı bir pencere açmaya çalıştım...
Bu arada yarın sabah erkenden Tallinn'e gidiyorum. 4 Aralık Cumartesi akşamı, Avrupa Film Akademisi Ödül Töreni'nde ödülümü alacağım. Yarından itibaren 2 gün boyunca size oradan yazmaya çalışacağım...
Herkese çok sevgiler, film dolu günler...
14 Kasım 2010 Pazar
YAPIMCILIK ÜZERİNE KISA NOTLAR-1
Öncelikle herkese iyi bayramlar:)
13 Kasım cumartesi günü, yeni bir grupla 14 hafta sürecek çalışmamıza başladık. Enerjisi yüksek bir grup ile çalışmanın mutluluğunu yaşıyorum. İlk haftadan epeyce yol aldık.
Bu hafta katıldığım bir televizyon programında bana 'yapımcılık' üzerine pek çok soru soruldu. Aslında bu ülkede 'neden yapımcılık?' ya da mesleğiniz sorulup, 'film yapımcısı' olduğunuzu söylediğinizde 'yapımcı ne iş yapar?' sorularına çok alışkınım. Bu mesleğin Türkiye'de tanınmasının ve önemininin anlaşılmasının uzun yıllar alacağını düşünüyorum.Bu noktada, 'Türkiye'deki Yapımcılık Geleneği'hakkında bildiklerimin yanısıra, daha detaylı bir araştırma yapmaya başladım. Çünkü bu belki de 'film yapmak'tan bile daha önemli..Genç kuşak, eğer 'yapımcı'nın anlamını kavrarsa çok daha verimli işler üreteceğine inanıyorum.
Çünkü 'yapımcı'kelimesi Türkiye'de uzun yıllar 'şirket sahibi' gibi algılandı. Oysa bir şirket vardır, bunun 'sinemaya yatırım yapan yatırımcı' ortakları vardır. Bu şirket ortakları yıllık gelir hedefleri koyarlar. Bu hedeflere uygun projeler ararlar ve bu noktada'Yapımcı' devreye girer...'Yapımcı'bu hedeflere uygun proje bulur, bunun yapım stratejisini ve fizibilitesini oluşturur. Sonrasında iş yönetmenin filmi çekmesi,kurgulaması ve artistik olarak tamamlamasıdır. Ardından yapımcı yine aktif olarak dağıtım ve pazarlama çalışmasına başlar....Genel sistem böyle çelışır.
Arthouse diye kategorilendirilen Author sinemada ise, yönetmen-yapımcı tam bir işbirliği içerisinde ilerlerler. Yönetmen sanatsal tüm kararları veren kişidir, yapımcı bu kararlar çerçevesinde hedeflerini ve buna uygun stratejisini oluşturur.
Bu noktada Yapımcı, eğer bir 'yatırımcı-sermaye sağlayıcı' yoksa işlerini yürütebilmek için 'patron' kimliğini de üstlenir.
Bu iki model, kendi içinde pekçok farklı modele dönüşebilir. Bunları atölye çalışmalarımızda oldukça detaylı ele alıyoruz.
Ama benim inandığım çok önemli birşey var: Her film başarılı olabilir...Bunun için şart olan şeylerden en önemlileri,alana hakim olmak, film çekebilmenin ve yapabilmenin detaylarını bilmek ve öğrenmek,proje ve yaratıcıları ile aynı amaç ve hedeflere sahip olmak ve bu veriler üzerinden hedefleri koyabilmektir.
Bir önceki cümlenin içerisinde geçen, 'bir film çekebilmenin ve yapabilmenin detaylarını bilmek' konusu en önemli konulardan biridir.Bu çok teknik bir konudur, bütçe, finans planı, ekip kurma, dağıtım-pazarlama gibi konu başlıklarını içerir.
Uzun metraj, kısa metraj, belgesel, animasyon... Hangi türde film yaparsanız yapın, bu konuda bilgi sahibi olmanız çok önemlidir. Bilgi, sadece kitaplardan, ya da duyduklarınızdan değil, aynı zamanda deneyimlerinizden geçer... Hiç bütçesiz yapmayı planladığınız bir filmin bile, bir bütçesi olduğunun unutulmaması gerekir.
Projeniz ile 'fark yaratmak' istiyorsanız, sektörü tanımalı ve projenizi buna göre konumlandırmalısınız.
Herkese tekrar iyi bayramlar:)
11 Kasım 2010 Perşembe
SORULAR VE CEVAPLAR...
Bu hafta oldukça yoğun geçti. Kutluğ Ataman Sergisi açılışı ve yan etkinliklerinin yanısıra, yaklaşık 10 gün süren seyahatlerimden ötürü bekleyen işlerimi tamamlamakla uğraştım. Dolayısıyla, buraya pek yazamadım ama e posta gönderen,ya da randevu alıp karşılıklı görüşmeye gelen arkadaşlarla iletişim halindeydim. Yapımlab'daki atölye çalışmaları için pek çok soru geliyor. Bunların hepsini cevaplamaya çalışıyorum ama bazı temel soruları buradan yanıtlayarak cevaplamak istiyorum.
*Eğitimler, sadece yapımcı olmak isteyenler için mi?
Hayır...'Yapımcılık'üretimin planlandığı ve uygulandığı bir alan olduğu için, sinemada yapımcılık dışındaki alanlarda üretim yapmayı planlıyor da olsanız, bu eğitim projenizin sağlığı açısından çok faydalı olacaktır. Yapımcının bakış açısını ve bir filmin nasıl yapıldığını her aşamada öğrenebileceksiniz.
*Atölyelerinize katılarak, projemi geliştirebilir miyim?
Evet...Çünkü öğrendiğiniz bilgiler doğrultusunda, görüşlerinizi yapımblab'ın danışmanlığında geliştirebilecek ve sunuma hazır hale getireceksiniz.
*14 haftalık programla, 6 aylık program arasında ne fark var?
14 haftalık program,yapımcılığın her aşamasını detaylı bir şekilde ele alan programdır. 6 Aylık program ise bu eğitime ek olarak proje geliştirme ve uygulama bölümünü de içerir. Her iki programa da katılanlar, sadece öğrencilik değil, gerçek ortamlarda uygulamaları gözlemlemlecek ve aktif olarak yer alacaklardır.
*Kısa süreli seminerleriniz devam edecek mi?
Şu anda Ortak Yapım, Kariyer ve Kısa Film Yapım atölyelerine kayıt alınmaktadır. Yeterli sayıya ulaşılınca atölye açılacaktır.
*Senaryomu okuyup, bize görüş bildirir misiniz?
Bu çalışma Yapımlab'da profesyonel olarak verilmektedir.
Daha farklı sorularınız için info@zeynofilm.com'a mail atabilirsiniz.
Herkese sevgi ve selamlar...
6 Kasım 2010 Cumartesi
ULUSLARARASI İZMİR KISA FİLM FESTİVALİ ARDINDAN...
Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali,başarılı bir organizasyonla bitti. Size oradan her an yazamadım çünkü çok yoğun bir program vardı ve ben bilgisayarımda e postalamı bile kontrol edecek zaman bulamadım. Ama sizlere kısaca özetlemek istiyorum:5 Kasım Cuma saat 14.00 civarı İzmir'e vardım ve saat 17.00 de yaklaşık 2 saat süren bir atölye çalışması gerçekleştirdim.İzmirli sinemaya ilgi duyan arkadaşlarla bir araya gelmek oldukça verimli geçti. Katılanların 'Yapımcılık' konusunda bakış açısı geliştirmeye başladıkları konusunda geribildirimler aldım...Ve cumartesi günü 11 filmi izleyip değerlendirdik. Birincilik ödülü Gürcistan yapımı, yönetmenliğini Tornike Bziava'nın yaptığı Aprilis Suski, özel ödülü ise Türk yapımı, yönetmenliğini Erol Mintaş'ın yaptığı Berf isimli film kazandı. Yarışma seçkisi oldukça 'iyi' bir seçkiydi. Bu nedenle programı oluşturan Kayhan Kırmızıgül,Tuna Yılmaz ve emeği geçenleri kutluyorum.
Bugün öğle uçağı ile de İstanbul'a döndük.
Bu hafta, sizlere buradan rutin yazılarıma devam edeceğim. Yapım laboratuvarının 'temel yapımcılık' üzerine eğitimi 13 Kasım'da başlıyor. Kontenjanımız dolmak üzere...Yine buradan belirttiğimiz 'Yekta Kopan ile okumak/yazmak' atölye çalışması bayram sonrasına ertelendi. Kesin tarihini bu hafta buradan açıklayacağız.
Bir de, bu hafta İstanbul Modern'de 'Kutluğ Ataman'ın 'içimdeki düşman' isimli video çalışmalarının yer aldığı sergisi açılıyor. Bence herkes görmeli...
Herkese iyi haftalar diliyorum...
4 Kasım 2010 Perşembe
Ulusararası İzmir Film Festivali Öncesi...
Birazdan İzmir'e doğru yola çıkıyorum. Bu gün saat 17.00 de 'yapımcılık kavramı' üzerine bir atölye çalışmam var. Yarın da yarışmadaki aday filmleri izleyeceğim.
İzmir'den bu davet geldiğinde hiç düşünmeden kabul ettim. Çünkü, 'kısa film'i çok önemsiyorum. Sinemacı olmak isteyen herkesin,özellikle 'yönetmen' olmak isteyen arkadaşların böyle bir deneyim yaşamaları gerekiyor. Çünkü 'kısa film' çekmek, onlara sadece artistik ve teknik deneyim kazandırmasının ötesinde, pekçok festivali ve organizasyonu görme fırsatı yaratacaktır. Bunun yanısıra profesyonel olarak gelişmeye başlayacaktır.
Bana günde yeni 'proje' sunan 100 civarı e-posta geliyor. Bunların pekçoğu uzun metrajlı sinema projeleri..Buradan bütün yaratıcılara bildirmek isterim ki, daha filme çekilmemiş olan senaryonuzu,projenizi,eserinizi profesyonel değerlendirmeler dışında hiçbir yere e-posta ile göndermeyin. Çünkü hergün gelen bunca projeyi okumak ve değerlendirmek, takdir edersiniz ki çok zor. Oysa, günümüzde digital format, her türlü üretime çok elverişli. Bu noktada,kısa film yapmış olanlar, öncelik kazanıyorlar. Çünkü bir üretim yapmış ve bu noktada profesyonelliğe adım atmış. Yine aynı bağlamda 'kısa film' projelerini, özellikle bu işe yeni başlayacak arkadaşlardan geldiğinde daha heyecanla değerlendirmeye alabiliyorum.
Dolayısıyla, özellikle bu mesleği yapmak isteyenler, kısa film ile işlerinize başlayın. Dünyada kısa film'in önemli bir tür olduğunu unutmayın. Önce kısa film tasarlayın ve bu süreci yaşayın...Eğer siz iyi bir sinemacı olacaksanız, bu mutlaka bu filmde gözükecektir. Unutmayın, dünyada tanınan ünlü yönetmenlerin çoğunun kısa filmi var. Ve o kısa filmleri izliyoruz...
Umarım, yarışmadaki filmler de bu yukarıda yazdıklarımı teyid eder kalitededir...
Sizlerle buradan paylaşmaya devam edeceğim...
31 Ekim 2010 Pazar
ROMA GÜNLÜĞÜ 3
dünü heyecan içinde atlattık... Benim için çok ama çok özeldi...Bu gün Avrupa Film Akademisi'nin sitesinde de ödül açıklanmış:http://www.europeanfilmacademy.org/2010/10/30/co-production-award-for-zeynep-ozbatur/
Şimdi yeni bir heyecan 4 Aralık'taki tören için...Ama daha heyecanlısı, yeni üretimleri düşünmek, şu anda post prodüksiyon çalışmaları süren 'bir zamanlar anadolu'da' filmini düşünmek...Ödüller çok güzeldir, motive eder ama esas olan 'iş'tir...
Şimdi Roma'dan haber vermeye devam... Dün New Cinema Network toplantları devam etti. Ancak ben, basın açıklaması, kutlama yemeği gibi aktivitelerden 'dün'e hiç toplantı organize etmemiştim. Ama bu gün 6 proje daha göreceğim ve öğle yemeğinden sonra da film izleyeceğim. Akşam Eurimages'ın bu yıl vermeye başladığı 'development' ödülü açıklanacak.Bu 'development' ödülü yeni bir uygulama, dolayısıyla çok yakından burada sizlere aktarmaya çalışacağım.Bence Tütk projeleri için mükemmel bir fırsat olabilir.
Dün 3 film izledim ama içlerinde buradan size önerebileceğim bir film maalesef yok:(
Yani çok parlak işler izlemediğimi üzülerek belirtirim.
Dün akşam saat 20.30 civarı bütün bu işler bittikten sonra Selim ile yemek yemek için lokanta aramaya başladık. Biraz daha eski ve etnik bir yerler aramak için sokak aralarına daldık ve tam da istediğimiz gibi bir yer bulduk. Via Rosella'da Birierra Albrecht diye eski bir italyan birahanesi...1853'den beri varmış,20 yıl öncesine kadar şehrin diğer yakasındaymış. 20 yıldır Via Rosella 52 numarada...Çok fazla acıkmamıştık, tadımlık birşeyler yedik,içtik...
Şimdi birazdan toplantılar başlıyor ve yarın İstanbul'dayım...Roma haberlerinin kalanlarını İstanbul'dan yazmaya devam edeceğim.
Herkese iyi pazarlar...
30 Ekim 2010 Cumartesi
ROMA'dan SON DAKİKA HABERİ!!!!!
Çok güzel bir gelişmeyi buradan sıcağı sıcağına sizlerle paylaşmak istiyorum.
'AVRUPA FİLM AKADEMİSİ-EURIMAGES YAPIMCI ÖDÜLÜ'nün bu yıl bana verildiği az önce burada yapılan basın toplantısında açıklandı.
Bu benim için çok büyük bir onur ve motivasyon... Ödülü 4 Aralık'ta Estonya'nın başkenti Talinn'de gerçekleşecek olan 'AVRUPA FİLM AKADEMİSİ ÖDÜL TÖRENİ'nde alacağım...
Hepinize sevgiler, dostlukla...
ROMA GÜNLÜĞÜ 2
Dün oldukça verimli bir gündü...Toplam 6 proje için toplantı yaptım ve içinde gerçekten çok iyi 5 tane vardı. Belki son görüştüğüm 6. projede iyi bir proje idi ama sunum toplantısında çok sıkıntılar olduğu için, işbirliği olması zor gözüktü bana... Diğer 5 proje hem tretmanları, hem yönetmenleri, hem de yapımcıları açısından oldukça parlaktı... Özellikle yapımcı-yönetmen ilikisi olarak bir dil tutturmuş olmaları mükemmeldi...
Öğleden sonra 2 tane film izledik...Bir tanesi Naomi, diğeri Silent Souls... Her ikisi de konuları açısından ilginç ve düzeyli bir sinematografik yapıya sahiptiler.. Naomi'nn yönetmeni Eitan Zur,
Silent Souls'un yönetmeni ise Aleksei Fedorchenko... Naomi geçtiğimiz Venedik Film Festivali'nde 'Critic's Week' de gösterilmiş, Silent Souls ise yine Venedik Film Festivali'nde yarışmadaymış. Buradan izlemek isteyenlere, her iki filminde Nisan ayında yapılacak olan 'Uluslar arası İstanbul Film Festivali'nde gösterileceğini müjdelemek isterim. İstanbul Film Festivali yönetmeni Azize Tan'da burada, festival için en güzel filmleri seçiyor.
Burada, Business Street adı altında tüm sinema sektörünü buluşturuyorlar. Hotel Bernini'nin Roma manzaralı terasında çok önemli iş toplantıları gerçekleşiyor. Açıkçası Roma Film Festivali, sinema profesyonelleri için çok güzel bir ortam oluşturmuş.
Projesini geliştirmekte olanlara buradaki New Cinema Network toplantılarını kesinlikle tavsiye ediyorum.
Ayrıca buradaki proje geliştirme ödüllerini de inceliyorum ve dönüşte sizlerle paylaşacağım.
Takipçiler, takip etmeye devam edin...Buradan yeni haberler yazmaya devam edeceğim...
29 Ekim 2010 Cuma
ROMA GÜNLÜĞÜ 1
herkese Roma'dan selamlar....
Bu gün New Cinema Network toplantılarının ilk günü... Kısaca sizlere özetlemem gerekirse, Uluslarararası Roma Film Festivali'nin organize ettiği bu toplantılarda projeler, potansiyel yapımcılarla buluşuyor. Bir projenin yansımalarını ve sektördeki potansiyelini anlayabilmek için kaçırılmaz bir fırsat. Ben, 2000'li yılların ilk yarısını bu toplantılara katılarak geçirdim. Bu çalışmalar, hem benim sinema dünyasını daha iyi tanımamı, hem de dünyanın önemli sinema profesyonelleri ile bağlantı kurmamı sağladı. Herkesin merak ettiği bir konuyu da buradan açıklamak isterim. Bu tip toplantılara katılmak çok büyük maliyetler gerektirmiyor. Çüünkü eğer projeniz seçilirse, çok büyük bir masrafı organizasyon karşılıyor. En önemli kriter, evrensel bir konu ve projeyi doğru ifade eden bir sunum...
Burada toplam 29 proje var... Dünyanın her yerinden gelmiş projeler ve ben zamanım elverdiğince hepsi ile bir toplantı yapacağım. Kimbilir belki de bir tanesinin ortak yapımcısı olurum...Döndüğümde atölyelerde buradaki deneyimlerimi katılımcılarla paylaşırım.
Roma'da Mariott Hotel'in 7.katında, yapılan bu organizasyona katılım çok yüksek...Hem proje katılımı, hem de projeleri inceleyecek olan potansiyel yapımcılar... Bu noktada, uzun zamandır görmediğim dostlarımla yeniden buluşmak, yine uzun zamandır uzak kaldığım festival atmosferi koklamak bana çok iyi geldi.
Bu toplantıların en önemli özelliklerinden bir tanesi de, uluslararası fonların proje kriterlerinin güncelliğindenn haberdar olmak... Bu noktada, tüm araştırmalarımı tamamlıyorum ve dönüşte sizlerle paylaşacağım.
Bu sabahki toplantılarda çok ilginç ve yaratıcı projeler dinledim. Özellikle hem yapımcıların, hem yönetmenlerin sunumu çok etkileyiciydi...
Öğle saatlerinde Catalan Film Industry'nin yemek daveti var...Ardından film izlemeyi, özellikle de burada tanıştığım genç yönetmenlerin filmlerini izlemeyi planlıyorum.
Şimdilik haberler böyle, yine yazacağım...
26 Ekim 2010 Salı
ROMA FİLM FESTİVALİ ÖNCESİ...
Yarın Roma Film Festivali'ne gidiyorum. Oradaki, New Cinema Network'te ortak yapım çalışmaları ve dünyanın farklı yerlerinden gelen projeleri inceleyeceğim. Bundan böyle bu blogda festival yolculuklarımdaki gözlemlerimi sizlerle paylaşacağım.
Roma, çok sevdiğim bir şehir...Daha önce 2007 yılında gittiğim bu şehire, yeniden gidiyor olmak heyecan veriyor...Aslında yıllardır davet aldığım ve bir türlü gidemediğim Uluslararası Roma Film Festivali'ne gitmekten ötürü çok mutluyum.Dolayısıyla yarın akşamdan itibaren tüm gözemlerimi ve gelişmeleri yazacağım...
Bu arada, Kasım'ın ilk günlerinde buradan YAPIMLAB'IN yeni bir programını detayları ile size duyuracağım. Şimdiden bir ipucu vereyim: Bu program hem eğitimi, hem uygulamayı kapsıyor.Roma'da, bu çalışmaya da son şeklini verip dönüşte sizlerle paylaşacağım.
Roma dönüşü 5-6-7 Kasım Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali'nde jüri üyeliği yapmak üzere İzmir'e gidiyorum.Bu arada 5 Kasım günü İzmir'de 'yapımcılık' kavramı üzerine bir atölye çalışması gerçekleştireceğim. Bu konularla ilgili bana soru sormak isteyen İzmir'li arkadaşlar beni orada bulabilirler.
Şimdilik böyle...Yarından itibaren görüşmek üzere...
16 Ekim 2010 Cumartesi
BİRAZ SORU-CEVAP...
Bir süredir yoğun olarak gelen e-postalarınızdan yola çıkarak bazı sorularınıza cevap olabilecek bir soru-cevap bölümü oluşturdum. Yeni sorularınızı info@zeynofilm.com adresine bekliyorum...
BİRAZ SORU-CEVAP...
'Temel Yapımcılık Eğitimi' bana ne katacak? Bu çalışmayı tamamlamak bana ne katacak?
Bu eğitimle, yapımcılık mesleğinin dışarıdan görünmeyen inceliklerini öğreneceksiniz.14 hafta süren programda 'yapımcılık' mesleği ile ilgili yeni bir bakış açısı kazanacak, bütçe ve finans planı yapmayı ayrıntılı olarak öğrenecek, sözleşme yaparken dikkat edeceğiniz detayları, filmin satış ve pazarlaması konusunda strateji geliştirmenin püf noktalarını öğreneceksiniz. Daha önce yapmış olduğumuz 3 hafta süren 'yapımcılık atölyesi-temel eğitim 1 ve 2 nin daha kapsamlı detaylı hale getirilmiş farklı bir programıdır. Haftada 3 saat sürer. Bu programı tamamladığınızda projenizle ilgili adımlar atıp, uygulayacak düzeye geleceksiniz. Yapımlab'ın bir üyesi sayıldığınız için, adımlarınızda yapımlab'a danışma ayrıcalığıında olacaksınız.
Yönetmenim,senaryo yazarıyım, oyuncuyum, bu çalışmalara katılmak benim
için yararlı olur mu?
Kesinlikle faydalı olur. Sinema sektöründe bulunan herkesin 'yapımcı' tarafını iyi anlayabilmesi için bu program çok faydalı olur. Bu sayede, yapımcı ile işbirliğinizin sinerjik bir yapıya dönüşmesini ve yapımcıdan neler isteyebileceğinizi daha iyi anlayacaksınız.
Günlük seminerlere katılmak bana nasıl bir fayda sağlar?
Günlük seminerlerimizin amacı bazı detayların altını çizebilmek içindir. Bu nedenle, örneğin, festivaller seminerinde, festivallerin genel mantığını ve sistemin nasıl işlediğini öğrenirsiniz, uluslar arası fonlar seminerinde başvurularınızı nasıl yapacağınızı öğrenip sorularınızı sorabilirsiniz.
Yapımcılık Atölyelerine katılıp, projemi nasıl geliştiririm?'Yapımcılık atölyesi'nde ilk günden itibaren projeniz üzerinde çalışmaya başlayabilir, bir sonraki ders düşüncelerinizi atölyeye getirebilirsiniz. Çalışmanın ilk gününden itibaren siz ve projeniz gelişmeye başlayacak.
Bu atölyeye katılırsam projemle ilgilenir misiniz?Yapımlab proje bazında 2 farklı çalışma uygulamaktadır:
1-Proje geliştirme Atölyesi
2-Özel danışmanlık
Özel danışmanlık programı ile yapımcılık atölyesi arasındaki farklar nelerdir?
Yapımcılık atölyesi'nde, bir filmin yapımının genel prensipleri üzerine çalışma yapılır. Özel danışmanlık çalışması ise, kişiye özel organize edilmiş zaman içerisinde, belli bir proje üzerinde birebir çalışma yapılması ve yine genel prensiplerin anlatıldığı çalışmadır.
Proje geliştirme atölyesi nedir?
Bir projenin, senaryo ve bütçe ilişkisinin irdelendiği, projenin gelişmesi açısından farklı bakış açılarının tartışıldığı çalışmadır.
Başvuranlarda hangi kriterleri arıyorsunuz?
Bu işte profesyonelleşmek isteyen herkes katılabilir.
14 Ekim 2010 Perşembe
'PROJEYİ PROJELENDİRMEK' NE DEMEK?
Peki, bu sırada başka neler olur? Senaryo üzerinde geliştirme çalışmaları, senaryoya uygıun mekan, kostüm araştırmaları, oyuncu seçimleri, uluslar arası bağlantılar kurulur...Ve finans planının somutlaşması için adımlar atılır. Bu filmin bütçesi ile ilgili para sağlayacak ortak yapımcılardan, ulusal ve uluslar arası fonlardan, finansör ve sponsorlardan gelecek olumlu ve olumsuz tüm geri dönüşler bu aşamada çok önemlidir. Çünkü bu geridönüşlere göre filmin yolculuğu, yani yola devam edeceği ya da edemeyeceği belli olur. Negatif geridönüşler hayal kırıklığı yaratmamalıdır. Çünkü öncelikle projeyi yeniden gözden geçirip, problemlerini anlama fırsatı yaratır. Ayrıca projeye karşı objektif bakışınızı güçlendirir. Kimbilir belki de 'geliştirme' aşamasında tutkuyla sarıldığınız o projenin iyi bir film olabilmesi için gereken kriterleri taşımadığını ve geliştirilmesi gereken yönleri olduğunu keşfedersiniz.
Bir filmin 'geliştirme' aşaması, minumum 9 ay maksimum 2 yıl sürebilir. Ancak şunu belirtmeliyim ki, 1.yılın sonunda finansın %30' u sağlanamamışsa, proje geliştirme aşamsında yeni bir strateji kurmak gerekir. Yurtdışındaki ülkelerde bu süreci daha uzun tutabilirler ancak ben kendi deneyimlerimden yola çıkarak, 2 yılı aşan projelerde sıkıntılar oluştuğunu gözlemledim. 'Geliştirme' dönemi yapımcı açısından harcamaların yoğun olduğu bir dönemdir. Çünkü burada yapımcı merkezde durur ve bir orkestra şefi gibi bu süreci yönetir. Pek çok ekiple iş yapar, fizibilite oluşturur. Çünkü bu fizibilite çekim aşaması, çekim sonrası sürecinde yolunu çizen bir harita oluşturma sürecidir. Yapımın hangi mantıkta ilerleyeceği bu aşamada belli olur.
Bir 'projenin projelendirilmesi', bir projenin en önemli aşamasıdır. Bu dönem, bir filmin sağlam temeller üzerine kurulmasını sağlar.
Bir yapımcının, bu süreci en verimli, sağlıklı bir şekilde geçirip, projenin yaratılması için gereken bütçe ve şartları oluşturması gerekir.Bu süreçte proje ilerlememişse nedenlerine bakılmalı ve o şekilde yol alınmalıdır.
Bir film projesi düşünüldüğünde, çekim aşamasından önce 'geliştirme'aşaması düşünülmeli ve çekime öyle başlanmalıdır. Yani öncelikle 'proje projelendirilmelidir'...
2 Ekim 2010 Cumartesi
SİNEMA SEKTÖRÜNDE KARİYER YAPMAK...
Birkaç gündür buraya yazamadım, çünkü yeni programlar oluşturmakla meşgulüm. Bu yeni programları birkaç gün içerisinde bu blog sayfasında bulacaksınız. Hepsi sinema ve yapımcılık mesleği ile ilgili programlar olacak. Yazın yaptığımız atölye çalışmalarını daha da geliştirerek ve zamanı olmayanlar için daha uzun zamana yayılmış programlar hazırlıyorum.
Yazının başlığından da anlayacağınız üzere, 'sinemada kariyer yapmak' konusunda bazı fikirlerimi paylaşmak istiyorum. Çünkü, asistan seçmelerimiz hala devam ediyor ve okuduğum özgeçmişlerde 'amaçlar' ile 'kariyer hedefi biraz birbirine karışıyor. Örneğin, hedeflerin arasına 'yönetmen' 'senaryo yazarı' 'yapımcı' olmayı koyarken, yönetmen olana kadar geçecek olan sürecin kısa ve hızlı geçen bir süre gibi düşünüldüğü izlenimini veriyor. Oysa, kariyer hedefi, uzun vadeli bir hedeftir ve hiçbir zaman bitmez. Her yaptığınızdan sonra yapacağınız yeni işte yeni bir bakış açısı kazanırsınız ve bu sizi daha yeni yollara yönlendirir. Bu da rekabet değil, 'fark'ı yaratır. İşte benim bu işe gönüllü herkese anlatmaya çalıştığım budur. Fark yaratmak, çok önemlidir. Siz, en fonksiyonsuz olduğunuzu sandığınız 'iş'te bile bir fark yaratıyorsanız, önünüz açık, yolunuz uzun demektir. Ama, bu fark, zorlama bir şekilde olmaz, kendiliğinden olur, düşünce biçiminizle olur... İşinizi iyi yapma isteği, inancı ve kararlılığı ilk farkı yaratacaktır. Ama, o önemli süreçleri hızla atlatıp, en yukarıdaki hedefe kilitlenmek size sadece vakit kaybettirir.
Kişinin kendisine objektif bakış açısı geliştirebilmesi de, bireysel gelişimine önem vermesi ile olur. Bunun da en önemli temeli, bilgiye açık olmak, güvendiği kimselerden gelecek objektif yorumlara açık olmak, vizyon ve misyon sahibi olmak...
'Sinemada kariyer' kelimesi çok geniş anlamlı, bunu daha net bir hedefe getirebilmek için, bilgi, eğitim ve çalışmak gerekiyor. Yapımlab'ın amaçlarından bir tanesi öğrencilere kariyerleri konusunda acele etmeden, kendilerini tanıyarak bir yol belirlemelerini ve bakış açısı geliştirmelerini sağlamak. Bu noktada, Yapımlab'a yapılan başvuruları bizzat kendim inceliyorum. Yapımlab için aradığımız asistanlar için 300'ün üzerinde başvuru oldu. Tüm başvuruları tek tek okudum ve değerlendirdim. Bazı arkadaşlara, başka anket soruları gitti...Gidemeyenlerin CV'leri özenle ve özel notlarla 'insan kaynakları' bölümüne konuldu. Çünkü her başvuru biricikti bizim için...Dolayısıyla anket yollamadığımız arkadaşlara, yani bu iş için farklı nedenlerle olamayacağına inandığımız arkadaşları da yapımlab'ın bir parçası olarak görüyoruz. Ama ilk aşamayı geçen ya da geçemeyen herkes için tek bir sözüm var, kariyerinizin hedeflerini koyarken şunları gözardı etmeyin:
-Sadece istek yetmez, çok çalışmayı göze alın.
-Herşeyi kendiniz yapacaksınız. Kimseden Bir şey beklemeyin, birileri size sadece rehberlik ve öğretmenlik yapabilir.
-Her 'deneyim' size dair ve tek olacak.
-Hedefinize adım adım ulaşmanın planını oluşturmalısınız
-'Bir yer den başlamak' cümlesindeki 'bir yer'i sadece bir yapım şirketi olarak düşünmeyin, kendinizin 'bir yer'de neler yapabileceklerine odaklanın.
-Hiçbir işi küçümsemeyin.
-Para kazanacağınız işleri küçümsemeyin, o işler sayesinde hayatınızı devam ettirerek istediğiniz hedefe ulaşabilirsiniz.
-Sinema sektöründe kariyer yapmanın zor ve uzun bir yol olduğunu unutmayın.
-Sektörün sorunlarını kendinize bahane olarak kullanmayın.
-Başarızlıklarınız, deneyim olarak görün ve yılmayın.
-Başarılı ve başarısız noktalarınızı net olarak ortaya koyun.
-Kendinize ve herkese dürüst olun.
Galiba liste uzuyor... Ama bunlar, kendi kariyerinizin adımları için birkaç önemli not.
Yapımlab, bu noktada, eğitimleri ile size bir kapıyı birazcık aralıyor, devamında o kapıdan geçmek sizin elinizde...
26 Eylül 2010 Pazar
BENİM İŞİM YAPIMCILIK DEĞİL DİYENLER İÇİN....
Sinema bir ekip işidir ve iyi bir ekip çalışması, öncelikle herkesin biribirine duyduğu saygı, iyi tanımlanmış görevler ve sınırlarla oluşur. Ama, işin en önemli yanı herkesin birbirinin işi hakkında doğru bilgi sahibi olmasıdır. Bu, beklentileri netleştirmek ve sorun çıktığında sorunun nedenini anlayabilmeyi sağlar.
Sinema-Tv eğitimi gördüğüm yıllarda çok sevgili hocam rahmetli Prof.Zafer Doğan bize bir çalışma yaptırmıştı. 20 kişilik sınıfımızda hepimiz bir görev alarak, bir film ekibi oluşturup, proje gerçekleştirmiştik. Bu çalışmayı 2. sınıfta yapmıştık, devamında yaz aylarında profesyonel bir çalışma ortamına girdiğimde, sette herkese yardım etmeye çalışmıştım. Günün sonunda, ekibin bir elemanı olmaya hak kazanmıştım... Çalıştığım ilk set( TRT de yaptığım 30 günlük stajı saymazsak) bir reklam filmi setiydi. Sümerbank basmaları (bir zamanlar hanımlar için çok revaçta olan bir kumaş çeşidi))için yapılan bir reklam filmiydi. Yönetmen, Sinan Çetin'di ve o dönem, sinema filmlerine ara vermiş, reklam filmi sektöründe yönetmenlik yapıyordu...Ve devamında, çalıştığım her film setinde, bir film ekibinde görev yapan herkesin işini biraz olsun anlamaya çalıştım. Yıllar sonra reklam sektöründen, sinema sektörüne geçtiğimde de, aynı eğitimi kendime bir kez daha uyguladım... Çünkü iki farklı sektörün dinamikleri ve çalışma prensipleri arasında önemli farklılıklar vardı.
Aslında, çağımızın gereği olarak 'iletişim' çok değerli, özellikle bir ekip çalışması için en önemli konu da biribirini anlamaktan geçiyor. Bilgi, çok kıymetli bir şey ve herkesin biribirinden öğreneceği bir şeyler var.
Ben, ilk filmimde Kutluğ Ataman ile çalıştım, yüzlerce reklam filminde çalışmış bir yapımcıydım. Üstelik şirket sahibiydim ama Kutluğ'nun o günkü tecrübeleri benim için bir milat oluşturdu diyebilirim. Kendi bildiklerimin üzerine o bilgiler de eklenince çok güzel sonuçlar aldık. Kutluğ ile çalışırken,meseleleri yapımcı açısından da düşünmesi, benim yönetmenimi daha iyi anlamama ve her anlamda 'en iyi'sini yapmamı sağlıyordu.
2004 Yılında Nuri Bilge Ceylan ile çalışmaya başladım. Ceylan'ın 'bir film yapmak' konusundaki bilgisi ve tecrübeleri, o yıllardan bu günlere gelen 'sinerji'nin nedenidir. Çünkü Nuri Bilge Ceylan, benimle çalışmaya başlamadan evvel 1 tane kısa, 3 tane uzun metrajlı film yapmış, festivallere katılmış, filminin satışlarını yürütmüş bir yönetmendi. Bir yapımcı olarak, farklı deneyimlerini, benimle, her zaman, her aşamada paylaştı. Bundan daha önemlisi, filmin yapımı sırasında olan olumlu ya da olumsuz her gelişmeyi çok güzel bir şekilde anladı... Ve biz bu işbirliği içerisinde her olumlu ya da deneyimi, fırsata çevirmeyi başardık.
Yönetmenlerin, yapımcıdan neyi nasıl isteyecekleri ve bunun mantığının kurulması çok önemlidir.Bunun için belki hiç uygulamayacak olsalar bile yapımcılık hakkında fikir sahibi olmaları, projelerinin iyi noktalara gelmesini sağlayacaktır.
İyi niyetlerle başlayan işbirliklerinin, çözülebilir bir sorun karşısında çözümsüzlüğe gitmesinin, ilişkilerin yürümemesinin altında bu yatmaktadır.
Bence, her sinemacı, birbirinin işi hakkında fikir ve bilgi sahibi olmalıdır. Örneğin, ilk atölye çalışmalarımdan birinde 2 önemli oyuncumuz atölyeye katıldılar. Onlar da, yapımcının ne iş yaptığını tam olarak anlayıp, aslında olaylara yapımcı tarafından görebilmeyi farkettiler. Bunun yanısıra senaryo yazarları, kısa film yönetmenleri atölyeye katıldı ve başka bir bakış açısı kazandılar.
Elbette herkes kendi işini yapmalı, ama bu kendisine birebir bağlı ekip arkadaşının işini anlıyor olmasına engel olmamalı...
Başarılı projelerin temelindeki 'sinerji' sağlıklı işbirliklerinden geçer.
Son olarak, 'YAPIMCI' ile 'YATIRIMCI' nın birbirine karıştırılmaması gerekiyor. Yani, 'YAPIMCI'nın işini sadece 'PARA YATIRMAK' olarak düşünenler, 'PARA YATIRAN'ın kendisini 'YAPIMCI' olarak düşünmesiyle birlikte, tüm kavramlar birbirine karışabilir ve istenmeyen sonuçlar çıkabilir.
YAPIMCI, yönetmenin projesinin bir film olabilmesi doğru hedeflere belirleyen ve bu hedeflere ulaşması için, her konuda strateji, organizasyon, plan ve işbirliği yapan çözüm ortağıdır.
Bu noktada, 'benim işim yapımcılık değil...' diyenlere bir kez daha bu konuyu düşünmelerini öneririm.
25 Eylül 2010 Cumartesi
FESTİVALLER VE HAYAT....
Benim kişisel olarak festival maceram, 1983 yılında başladı. O günlerde 17 yaşında bir lise öğrencisiydim. Sinemaya, tiyatroya, konsere giden bir aileydik ama Şişli'de ki Kent sinemasının önünden geçerken bir afiş gördüm 'Maria Braun'un Evliliği'... Filmin adı ve afiş çok ilgimi çekmişti. O güne kadar gördüğüm yabancı dildeki filmlerden çok daha farklı bir film olduğunu farkettim. O günkü seans oldukça geç bir saatteydi ama ertesi gün için bilet aldım ve eve döndüm. Ertesi gün, filme gittim ve adının Fassbinder olduğunu öğrendiğim yönetmen hayatımda başka bir kapıyı araladı. Devamında sinema okulunda ödev olarak bana Fassbinder'in çıkması ve yıllar sonra Lola ve Bilidikid filmini yapmam hep hoş tesadüflerdir. İlk Fassbinder filmini İstanbul Festivali kapsamında düzenlenen 'sinema günleri'nde izlemiş oldum...Bu günkü İstanbul Film Festivali'nin temellerinin atıldığı yıllar...Ardından her yıl takip etmeye başladım ve sinema eğitimi almaya kararımı o dönemde verdim. Yani bir film, bir festival hayatıma yön verdi...
Bunu paylaşma sebebim, yaklaşık 1 haftadır Adana Altın Koza Film Festivali'ndeyim. Festivalin genel programı çok seçkin filmlerden oluşuyor. Ayrıca yarışma kategorilerinde 'öğrenci filmleri' kategorisi olması çok güzel. Burada hem filminizi izleyiciyle buluşturup, hem de başka bağlantılarla filminize bir rota çizmeniz için çok güzel bir ortam sağlanmış. Kısa Film, Uzun Metraj yarışmaları ve ödüllerin Türk Sineması için bir sinerji oluşturduğu fikrindeyim.
Bir festival ortamında, filminizin yurtiçi ve yurtdışı platforma ulaştırabilmeniz için çok güzel fırsatlar yakalayabilirsiniz. Ben, bu güne kadar katıldığım her festivalde hem filmim, hem kendi adıma faydalı olacak bilgi ve deneyimlerle döndüm. Ödül alındığında ya da alınamadığında her durumda deneyim çok önemli...
Bu deneyimler, filminizin dağıtım,satış ve pazarlama aşamasına geldiğinizde, hedeflerinize uygun stratejileri belirlemenizi sağlayacak. Yapımcılık atölyelerinde filmin sadece çekilmesine odaklanıp, filmi bitireyim gerisi nasılsa gelir diye düşünenlere, filmi çekmenin işin sadece %50 sini oluşturduğunu söylüyorum. Film, proje halindeyken bu süreçleri de tanıyıp hedefleri o şekilde belirlemek gerekiyor. Bütün bu nedenlerle yurtiçi ve yurtdışı festivallerini tanımak, deneyimlemek gerekiyor.
Genç sinemacı olmak isteyen arkadaşlara bu konudaki önerim, ülkemizdeki festivalleri tanıyarak ve bol miktarda film izleyerek işe başlamalarını öneririm.Mutlaka bir filminiz, projeniz olması gerekmiyor, bu festivallerde gönüllü olarak pek çok alanda çalışabilirsiniz. Hem bol miktarda film izlersiniz, festival konuklarıyla ilişki kurarsınız ve deneyimlerinizi arttırmaya başlarsınız. 2003 yılında Montreal'de ilk filmler jürisinde görev yapmıştım. Yaklaşık 500 gönüllü öğrenci çalışıyordu ve bizimle ilgilenen rehberlerimizn hepsi Kanada'da sinemada, tv kanallarında çalışan üreten kişiler oldular şimdi...Daha da güzeli haberleşmeyi hiç bırakmadık. Bu şekilde dünyanın her yerinden dostlarım meslektaşlarım var. Aynı şekilde yurtiçi festivallerinde de böyle pek çok genç tanıdım ve onlar birşeye ihtiyaçları olduğunda benimle doğrudan ilişki kurdular, ben de onlara yardımcı olmam gereken her konuda yardımcı olmaya çalıştım.
Ben uluslar arası alandaki tüm arkadaşalarımı, festivallerde tanıdım.
Özetle, sinemacılar için festivaller çok önemli...Film yapımını bir puzzle gibi görürsek, en önemli parçalarından birini oluşturuyor.
Ve son olarak, Adana Altın Koza Film Festivali, ilk kez geldiğim ve deneyimlediğim bir festival...Sinemacılar için profesyonelce hazırlanmış bir festival ortamı ve harika filmler sunuyorlar. Bunun yanısıra ustalarla buluşturup, paneller organize ediyorlar... Bu gün, birazdan Angelopoulos paneline gideceğim ve yıllar öncesinden takip ettiğim bir ustayı yakından görüp dinleyeceğim.
Ve yarın, yeni dostluklar, yeni deneyimler ve yeni fikirlerle dönüş zamanı....
Sıra yeni festivallerde....Ekim ayında buradan paylaşacağım festival Roma Film Festivali olacak...
23 Eylül 2010 Perşembe
PROJE İÇİN ZAMANLAMA YAPMAK
Geçtiğimiz günlerde burada yayınlanan 'özel danışmanlık' çalışmaları konusunda epeyce mail alıyorum. Bu noktada dikkatimi çeken bir konu var ki burada mutlaka yazılması gerek diye düşünüyorum.
Bu konu 'zamanlama' ile ilgili... Şöyle ki, örneğin filminizin çekimine mayıs ayında başlamayı düşünen birisine soracağım ilk soru şu olurdu: Bu tarihe nasıl karar verdin? Mevsimsel nedenler mi?
Çünkü, bir filmin önünde bir hedef ya da mevsimsel nedenler yoksa, çekim tarihini belirlemek biraz gerçeklerden uzak bir karardır. Şöyle ki; bir projenin başlanabilmesi için eğer cebinizdeki para hazırsa, bunun prodüksiyon sürecini hazırlamak minumum 2 aydır, yani tüm finansman çalışması bitmiş ve nakit akış planı yapıldıysa dahi organize etmek ciddi bir süreçtir. Ama finansmanınız tamamlanmadıysa, çekim ve çekim sonrası da bu duruma göre şekil değiştirebilir. Ya da siz projeniz ile ilgili strateji değiştirmeniz gerekebilir.
Bu stratejiler, projenizin finans konusunda atacağı adım ve hesaplar ile birlikte, eğer fonlardan projeniz için para sağlamak istiyorsanız fonların başvuru tarihleri, mevsim, oyuncuların size vereceği tarihler, prodüksiyon için alacağınız izinler vs... pek çok netleşmesi gereken konunun irdelendiği sürece 'developman-geliştirme' süreci diyoruz. Daha doğrusu bunların planladığı sürece bu adı veriyoruz.
Unutmayın ki, temeli iyi atılmamış bir bina yüksek oranda yıkılma riski taşır. Bu bağlamda, projeniz ile ilgili senaryo-bütçe-finans planı-prodüksiyon-nakit akışı koordinasyonunun iyi yapılması gerekir. Bu koordinasyonu iyi yaparsanız, 'yapım'ın önemli bir kısmını tamamlamış olursunuz ve o zaman meydanı yaratıcılara özgürce çalışması için bırakırsınız. Eğer projenin yönetmeni de siz olacaksanız, o zaman projenize hakim bir şekilde başlamanın keyfini çıkarırısınız.
Bunları yazmamın sebebi, 'özel danışmanlık' çalışmalarında önce projenin hedeflerini buluyoruz ardından bu hedefe ulaşmak için kısa-orta-uzun vadeli planlarını ve bu planlara uygun stratejilerini oluşturuyoruz. Ardından proje gelişiyor ve somutlaşıyor.
Dolayısıyla, projenizin zamanlamalarını hesaplarken bunu göz önünde bulundurmalısınız. Yapımlab'ın 'özel danışmanlık' çalışmalarına katılıp, projenizi geliştirmek istediğinizde,'çekime 1 ay kaldı' yaklaşımındaki projelere yardımcı olunabilmesi mümkün olamıyor. Oysa projesi için yeni bir sayfa açıp, yeni kararlar ve yeni yollarda yürümek isteyenler, bu çalışmaları yapıp zamanlamalrını buna göre belirlerlerse çok daha sağlam temeller üzerine projelerini inşa edebilirler.
Bir projenin masaüstünde gelişmesi ve yol alması, projenin ayaklarının yere basmasını sağlamasının yanısıra, yeni projeleriniz için deneyim ve yeni fırsatlar yaratacaktır.
20 Eylül 2010 Pazartesi
Yapımlab'dan 'Özel Danışmanlık' Programı
Projeniz için herkesten yardım ve destek istemekten sıkıldıysanız, bu yazıyı okumalısınız...
Bu gün, uzun zamandır burada yazmak istediğim , 'özel danışmanlık' konusunun içeriğinden bahsetmek istiyorum. Bazen şöyle düşünceler oluyor, 'biz sana neyi danışacağız, bize bir yol göster, destek ol!' gibi ya da bunu ve tek görüşme ile hayatının değişebileceğine inananlar oluyor. Aslında, danışmanlık görüşmeleri ilk günden itibaren faydasını göstermeye başlar ve kafanızda o güne kadar düşündüğünüzü sandığınız pekçok şeyi farklı düşünmeye başlarsınız...
Aslında, dünyada çok yaygın olan 'mentor'luk, maalesef Türkiye'de pek rağbet gören bir şey değil. Oysa, tüm dünyada oldukça yaygın bir sistem... Benim de 'özel danışmanlık' dediğim konu aslında 'mentor'luktan başka bir şey değil. Ben, kişisel olarak 'öğrenme meraklısı' olduğum için her türlü deneyimi bir öğrenme süreci olarak görürüm. Reklam sektöründen, sinema sektörüne geçtiğimde, sinema-tv bölümü mezunu olduğum halde herşeyi öğrenme isteği ile yeniden bir okula başlamış gibi hissetmiştim kendimi... Devamında yaptığım filmler okulum oldu. Ardından yurtdışından bulabildiğim kadar kitap okudum, tanıyabildiğim herkese fikir sordum ve onların deneyimlerini dinledim. Bazen hiç te hoşuma gitmeyecek şeyler duyduğum oldu, zaman geçtikçe en onların en önemli bilgiler olduğunu keşfettim. Ama öğrencilik bir hayat boyu süren uzun bir süreç...
Şimdi bu danışmanlık konusunu yapımlab'da bir standart'a oturtuyoruz. Hem zamana yayılan, hem de ekonomik bir paket hazırladık. '10-20-30 seanslık danışmanlık' sistemi getiriyoruz. Bu noktada haftada 2 kez 45'er dakika projeniz üzerine teketek çalışıp, projenizi ve kariyerinizi geliştirebileceksiniz. Böylece belki de tek seansta herşeyi öğrenmek isteyip,öğrenemeyince hayal kırıklığı yaşamaktansa, bu çalışma , bir süreç içerisinde, 'deneyim prototipi' oluşturarak, hem bilginizi arttıracak, hem de projenizi harekete geçireceksiniz.
Bu çalışma ile projenizi, dünyanın en önemli ve deneyimli kişileri ile paylaşıp, potansiyelini anlayacak, Uluslar arası toplantılara başvurup, seçilirse önemli bir network'ün içinde bulunacacaksınız.
Hepsi sizin projeniz ile ilgili çalışmaya başlamanızla başlayacak. Unutmayın ki, birilerinin sizi keşfetmesi için, mail yoluyla senaryo ya da fikir göndermek yetmez. Sadece istekli olmak ta yetmez... Bir 'senaryo'nun proje olabilmesi ya da isteğin eyleme dönüşebilmesi için bilgiye ve zamanı doğru kullanmaya ihtiyaç vardır.
Bu konuda disiplinli ve kararlı olanlar info@zeynofilm.com adresinden ön görüşme randevusu alabilirler. Öncelikle bu program için burs verilmediğini belirtmek isteriz.
Ama, bu kış, projesini geliştirip, bir adım daha ileri çıkmak isteyenler için kaçırılmaması gereken bir program...
14 Eylül 2010 Salı
BİR YAPIMLAB KATILIMCISININ GÖZLEMLERİ....
Ali Kemal Güven Yapımlab'ın Temmuz ayındaki çalışmalarına katıldı. Eğitimini şu anda Amerika'da sürdürüyor ve önümüzdeki yıllarda hem yazdığı senaryo ve tiyatro oyunlarıyla, hem yönettiği filmlerle kendinden çok söz ettireceğine inanıyorum. Aşağıdaki yazısını bu sabah e-postalarımın içerisinde görünce çok mutlu oldum. Böyle bir geribildirim almak, benim için çok değerliydi...Kendisine buradan çok teşekkür ediyorum. YAPIMLAB'ı bir de O'nun kaleminden okuyun...YORUMSUZ yayınlıyorum...Herkese selam ve sevgiler...
Ali Kemal Güven'den YAPIMLAB için bir yazı:
“ZEYNEP BİZİ CANNES’A GÖTÜR!”
Bu yazıyı 10 bin türk lirasıyla ilk uzun metraj filmini çekmiş, yazılı ve görsel basında gerçek anlamda ‘fazlasıyla’ (belki de gereğinden fazla) haber olmuş ve iki sene sonra (sonunda!) VCD/DVD olarak tüm Türkiye’ye dağıtılması için teklif almış genç bir yönetmen olarak yazıyorum. Kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi? İşin doğrusu, benim ve ekibim için böylesine önemli bir teklifi kabul edemeyeceğim; yani filmim seyirciyle buluşamayacak. Bu benim suçum. Peki filmimden önce YAPIMLAB’e gitmiş olsaydım böyle bir sorunla karşılaşacak mıydım? Hayır. Çünkü tüm anlaşmalarım; sözleşmelerim net, açık ve değiştirilemez olacaktı. Biz duygularla yaşayan insanlar olmasak üretemeyiz. Ama bazen heyecanı, mutluluğu bir kenara bırakıp derin bir nefes almak gerek. Ben başkalarının tecrübeleriyle gelişen/değişen bir adam olduğum için sizinle samimi duygularımı ve YAPIMLAB tecrübemi paylaşmak istedim.
Arkadaşlar, YAPIMLAB’e ihtiyacınız var. Nokta. “Amaan ben yapımcı değil yönetmen olmak istiyorum! Hem yapımcı olacak kadar param yok!” dediğinizi duyar gibiyim çünkü zamanında birebir bu cümleleri ben kurdum. Yanlış. Sakın bu hataya düşmeyin. Kendi filminizin yapımcısı o-la-bi-lir-si-niz. Ama benim düştüğüm hatalarla düşmemeniz için yapımcılık kavramını öğrenmeniz gerek. Türkiye’de yaşıyoruz. Sınırlar, olanaklar, türler belli. (Özellikle Atıf Yılmaz gibi adamlar gittiğinden beri.) Yeni, farklı birilerinin ışıldaması için yeterince olanak yok. Herkesin zamanı, parası kıymetli. Kimsenin yeni insanlarla kumar oynamaya niyeti yok. Ekonomisi, geleceği, istatistikleri bu kadar bulanık bir ülkede ‘onlara da’ hak vermek gerek diye düşünüyorum. Olsun varsın, sizin filminizi yapmasınlar. Bu dünyanın sonu değil. Sadece şöyle bir gerçeğin özeti; ilk-belki de ilk üç filminizin yapımcısı olmanız şart. Söylenip durmak yerine harekete geçmeniz gerek! Hemen şimdi!
Bir dakika-bir dakika! Filminize başlamadan önce iki altın kuralı bilmeniz şart:
1) Eldeki imkanları sonuna kadar zorlayacaksınız. Kendinizi teyzenizin evinde Serra Yılmaz’la film çekerken bulabilirsiniz.
2) Para kazanabileceğiniz herhangi başka bir iş bulun, uzun süre filmlerinizden para yok! Üstelik development süresince giderleriniz, harcamalarınız olacak.
Bu iki gerçekle barıştığınız vakit harekete geçme zamanıdır. Ama harekete geçerken her adımınızın planlı/programlı olması gerek ki sonuç doğursun. Bu sonuç nedir: filminizin hayata geçebileceği olanakların hazır hale gelmesi. Hedef koyarken doğru strateji belirlemek şart. Adım adım. Emin ve sakin ilerlemek gerek. Peki bu merdiveni kurmayı, bu sağlam basamakları döşemeyi size kim öğretecek? Cevap: Zeynep Özbatur Atakan.
Dürüst olalım, biz genç sinemacılar “ZEYNEP BİZİ-DE CANNES’A GÖTÜR!” diye boynuna atlamak istiyoruz. Nasıl ki Türkiye’de yönetmenlik dalında Nuri Bilge Ceylan eşittir Cannes ise; yapımcılık dalında da Zeynep Özbatur Atakan ismi eşittir Cannes’da ödül almak haline dönüştü. Zeyno Film markası için bu büyük, çok büyük bir başarı. Ama bizim için çocukça bir hayal. Altı boş bir hayal. Bunu bir kenara bırakın. Unutun. Siz kendi kendinizi oraya taşıyın. Nasıl olacak?
Türkiye sınırları içerisinde bunu öğrenebileceğiniz tek yer YAPIMLAB. Tanıdığım en akıllı, en başarılı kadınlardan birisi olan Zeynep Özbatur Atakan (üstelik çok esprili) size sadece film yapımcısı olmayı öğretmeyecek, aynı zamanda dünya sinema endüstrisine açılan kapının anahtarını uzatacak. (Madem o kadar yeteneklisiniz, madem projeniz o kadar özel; abartmıyorum demektir. Filminiz hayata geçtiğinde bunlar gerçekleşecek.) Üstelik Atakan anlattığı her konuyu tecrübeleriyle destekliyor. Dışarıdan bakan bir göz asla içerideki kadar ‘neden söz ettiğinden’ emin olamaz, öyle değil mi?
Ben Amerika’da eğitim görüyorum ve pre-production dersimin birebir YAPIMLAB ile aynı olduğunu size garanti ederim. Ki YAPIMLAB çok daha ilerliyor, filmin festival ayağına kadar gidiyor. O ayrı bir macera/ayrı bir eğitim. Üstelik biliyor musunuz, yapımcılık sandığımız kadar karanlık bir meslek değil-MİŞ. Son derece yaratıcılık, vizyon, dinamizim isteyen bir dal. Hatta eğlenceli.
Bana sorarsanız dünya üzerindeki en kuvvetli sanat dalı sinema derim. Geriye kalanlar, hep daha sonra gelir. Sinemacı olmayı istemek, filmini çekmek istemek, hatta ödül almayı hayal etmek çok şahane bir dilek. Çok hemde! Ama bunu gerçekleştirmek uzun bir yol. Savaşa ‘olduğu kadar silah ve zırhla’ giderseniz ne olur? Yenilirsiniz. Çünkü unutmayın birileri sizden hep daha donanımlı ve daha hazır.
Ben yeni projemde/projelerimde o ‘çok iyi hazırlananlar’ tarafına geçtim artık. Sizi de beklerim! Bu güzel şansı değerlendirin. Kişisel bir not olarak ücretlendirmenin de son derece adil olduğunu düşünüyorum.
Herkese Chicago’dan selamlar!
Kraliçe Fabrika’da filminin yönetmeni,
Ali Kemal GÜVEN
alikemalguven@gmail.com
11 Eylül 2010 Cumartesi
PROJESİNİ GELİŞTİRMEK İSTEYENLER İÇİN BAZI NOTLAR:
Örneğin Ağustos ayında yaptığımız Proje Geliştirme Atölyesi'nde, bir proje yol alabilmek için her şarta sahipti. Yönetmen (yönetmenin ilk uzun metraj projesi olacak) kendi yazdığı projesini senaryo bağlamında çok güzel bir çalışmayı atölyeye başvurusunda sunduğunda çok sevindim. Çünkü, proje tam da benim üzerinde çalışacağım kıvamdaydı... Çünkü, bütçesi, finans planının, senaryo çerçevesinde yeniden düzenlenmesi, yönetmen görüşünün, projenin sunumunun yeniden tasarlanması gerekiyordu. Aslında katılımcımızın, proje üzerindeki konsantrasyonu ve hakimiyeti dikkatimi çeken en önemli konuydu. Yaptığımız 2,5 günlük çalışmada, projeyi diğer katılımcıların projeleriyle ameliyat masasına yatırdık. Ve ben projeye o kadar inandım ki, projenin yürütülmesi için her türlü desteği vermeye karar verdim. Umuyorum ki, önümüzdeki yıl bu filmi seyrederiz...Elbette, atölyeye katılan her proje 'biricik' ti... Çünkü yoğun bir katılım vardı ama ben 4 projeyi seçtim. Maksimum 6 proje kabul edebilirdim ama doğru bir karar verdiğimi çalışmaların sonunda anladım.
Bütün projeler, bu kadar hazır olmayabilir, daha henüz fikir aşamasında olabilir, ya da epeyce ilerlemiş ve yol alamamış olabilir... Projenin hangi seviyede olduğu, bu noktda bir sorun yaratmaz çünkü her proje, yaptığı her çalışma ile sorunlarını bularak, yoluna sağlıklı bir şekilde devam edebilir. Yani bulunduğu noktadan bir adım ileri giderek ve 'projesini geliştirme' ye başlayabilir. Bu süreç atölye çalışması ile başlar, ama 'yapımlab' da, sorunlara uygun çözüm önerileri ile ilerleyebilir.
Bazen, çok iyi olabilecek bir proje, yanlış kararlar ve hareket planı ile amacına ulaşamayabilir. Oysa, bir projenin geliştirilmesi sürece yayılan bir çalışmadır. Bu süreci doğru kullananlar, daha başarılı bir çalışma yapabilirler.
2-3 Ekim tarihleri arasında 2 tam gün 'PROJE GELİŞTİRME ATÖLYESİ' var. Şu anda müracaatlar devam ediyor. Üstelik, 'proje geliştirme'nin öneminin anlaşılması için bu atölye'nin ücretinde indirim yaptık. Ekim ayındaki tüm çalışmalara katılanlar, daha önceki atölyelere katılmış olan yapımlab katılımcıları da bu indirimden faydalanacaklar.
Ve de, çok özel bir bilgi daha: Her atölyeye 1 burslu alınacak. Buradaki tek kriter, proje sahibinin projesinin üzerine iyi düşünmüş ve bunu yazılı bir şekilde, düzgün bir Türkçe ile ifade etmiş olmasıdır.
'Proje Geliştirme' bir projenin mimari planının çıkarılmasıdır. Doğru plan üzerine, gerekleri tamamen yerine getirilerek inşa edilen binalar sağlam olur. Bu bağlamda yine 'yapımcı'nın önemi ortaya çıkar. Projenizi geliştirirken, yapımcıdan ne isteyeceğinizi bilmeniz gerekir. Proje sahibi olarak, bir yapımcı gibi düşünebilmek, uzun vadede 'yapımcı' ile çalıştığınızda çok sinerjik bir işbirliği yaratacaktır.
Proje Geliştirme Atölyesi için son katılım tarihi: 18.Eylül.2010 Cumartesi
2 Eylül 2010 Perşembe
İyi derecede ingilizcesi olan,sinemada akademik konulara ilgili,yetiştirilmek üzere asistan alınacaktır
Öncelikle, iyi ingilizce şartlarımızın en vazgeçilmezi... Çünkü bu 'aday asistan' Uluslar arası network için yetiştirilecek. Tecrübe aramıyoruz, sadece istek, konuya ilgi,çalışkanlık,interneti kullanabilme ve kararlılık arıyoruz. Sektör değiştirmek ya da bu işin dışarıdan görünen renkli dünyasını cazip bulanları tercih etmiyoruz. Çünkü biz burayı bir eğitim alanı olarak görüyor ve hayatında öğrenmeyi seven, araştıran kişileri tercih ediyoruz. Ama ilk şartımız 'iyi ingilizce biliyor' olmak...
Seçilen adaylar, burada kurum kültürüne uygun eğitimlerin yanısıra yapımlab'ın tüm eğitimlerine hiçbir ücret ödemeden girecek ve uluslar arası alanda araştırmalarda çalışacak, pazarlama, festival ilişkileri gibi konularda deneyim kazanacaklardır.
Dolayısıyla, biz bu işe gönül vermiş,çalışkan, sabahları erken uyanmayı seven, donanımını her gün daha zenginleştirmeyi amaç edinmiş kişileri geleceğin profesyonelleri yapmak için özgeçmişleri değerlendiriyoruz.
Özgeçmişlerinizi info@zeynofilm.com adresine bekliyoruz.
29 Ağustos 2010 Pazar
PROJEM İLE İLGİLENİR MİSİNİZ?
Bir yapımcı olarak, projeler her zaman ilgimi çekmiştir. Ancak bir filmin yapımı uzun, meşakkatli ve maliyeti yüksek bir yol olması nedeniyle sektörel dinamikleri iyi tanımak gerekir. Bu noktada, projenin iyi bir fikir olması yetmez, sektörel dinamiklerle olan uyumu, finansal riskler gibi konular devreye girer. Böylece ilgilendiğim ya da desteklediğim projelerin bu kriterlere uymasına özen gösteririm. Bunun da ötesinde yönetmen-yapımcı olarak iletişimin nasıl yürüyeceği önemli bir kriterdir. Ve de bu kriter belki de en önemlisidir.
Örneğin, yapımcının sadece para yatıran biri olduğunu zanneden bir yönetmen ile asla çalışmam. Çünkü 'yapımcı'nın ne anlama geldiğini pek anlayamamıştır... Ya da, o güne kadar yaşadığı tüm talihsizliklerin nedenini 'yapımcı' olarak görenlerle...Ya da kendi projesini sadece benim anlayacağımı iddia ederek beni ikna etmek isteyenlerle...
Son dönemde yapmış olduğum atölye çalışmalarında bu konuyu sıklıkla gündeme getiriyorum: Projesinin eşsiz olduğuna inanan bir proje sahibini mutlu edecek bir yapımcı yoktur...
Bu noktada, bir süredir atölye çelışmalarının yanısıra, bireysel proje danışmanlığı yapıyorum. Dolayısıyla, yapımlab'a başvurup, projesi hakkında fikir almak isteyenlere 'profesyonel yardım' verebileceğimizi bildirdiğimizde bu durumu yadırgayıp, hangi mecradan ulaştılarsa bir daha aramıyorlar. Ama bunun yanısıra, bunu çok pozitif karşılayıp, bizimle yol alarak projelerini geliştirip, hızla yol almaya başlayanlar da var..
Bir projeye yardım etmek diye bir kavramın çok minimal konularda olabileceğine inananlardanım. Bir proje ile ilgilenmek, okumak, düşünmek ve fikir vermek ciddi bir mesaidir. Çünkü bir film yapabilmek için önce altyapısının ve yapım stratejisinin oluşturulması gerekir.
Bu bağlamda, bir proje sahibi, her zaman bilgisini geliştiren, kendini ve projesini eleştirebilen, yeni fikirlere açık olması gerekir.
Ama herşeyden önce bir 'yapımcı' dan görüşme talebinde bulunduğu zaman 'yapımcı' kavramı üzerine biraz bilgisini geliştirmelidir.
12 Temmuz 2010 Pazartesi
PROJE GELİŞTİRME ATÖLYESİ
-Bir film projesi olup,objektif ve profesyonel bakış açısı kazanmak isteyenler...
-Projesini profesyonelleştirmek isteyenler...
-Projesinin sorunlarını bulup analitik olarak irdelemek ve bunlar için çözüm üretmek isteyenler...
-Projesi için bütçe, finans planı oluşturmadan önce bilgilerini gözden geçirmek isteyenler...
-Projesinin potansiyelini anlamak isteyenler...
-Proje sahibi olarak, projesini 3.şahıslarla paylaşırken hak ve sorumlulukları konusunda fikir sahibi olmak isteyenler...
-Projesi ile çeşitli yerlere başvurup geridönüş almamış olanlar...
Bu grup çalışmasına katılarak, hep deneyim kazanacak, hem de kendi projelerini etüt etme imkanı bulacaklardır.
Bir film projesi için hedef belirlemek ve strateji geliştirmek çok önemlidir. Bu çalışma ile hedeflerinizi ve stratejik planlarınızı oluşturacaksınız. Bunu kendi projeniz üzerinde yapmak, size deneyimleriniz için çok önemli yollar açacak.
PROGRAMIN ŞARTLARI-SÜRESİ-YERİ
-Her katılımcının, projesinin olması zorunludur. Çalışmalar, projeler bazında yürütülecektir.
-Projenin mutlaka synopsis, tretman ve yönetmen görüşü bulunmalıdır.
-Program 3 gün toplam 13 saatlik bir çalışmadır.
-Program sonunda her katılımcı ile projesi üzerine birebir 1 seans görüşme randevusu verilecektir. Bu görüşmede katılımcının projesi ile ilgili görüşler paylaşılacaktır.
-Çalışmalar, Zeyno Film’in ofisinde yapılacaktır.
-Çalışmalar, ‘yuvarlak masa’ düzeninde, diğer katılımcılarla birlikte bir grup çalışması niteliği taşımaktadır.
-Program Zeynep Özbatur Atakan tarafından tarafından yürütülecektir.
-Bu bir grup çalışması olup, tamamen özgün bir formatta geliştirilmiştir.
PROGRAM TARİHLERİ
13-14-15 Ağustos 2010
Cuma 15.00-18.00 Arası
Cts-Pazar 12.00-17.00 Arası
KATILIM ÜCRETİ:
13 saatlik grup çalışması ve 45 dakikalık özel görüşme randevusu için toplam ücret 550 TL+KDV dir.
Katılmak isteyenler başvuru formunu doldurarak ve katılım ücretinin yatırıldığını belirten dekontu 0 212 2524557 numaraya fax çekerek, kayıt olabilirler.
Ya da bu belgeleri info@zeynofilm.com adresine mail olarak gönderebilirler.
Yapı kredi Cihangir şubesi
Şube kodu:069
Hesap ismi: ZEYNO FILM YAPIM HIZMETLERI LTD.
IBAN: TR17 0006 7010 0000 0082 0338 56
Hesap no:82033856
Son 48 saat içerisindeki iptallerde kayıt ücreti iade edilmez.
29 Haziran 2010 Salı
Liderlik Kavramı ve Yapımcı
Buradan sizlere teknik konular dışında bazı konularda farkındalık yaratmak ya da varolan farkındalığınızı daha sağlıklı kullanabilmeniz için ‘Yapımcılık’ konusu ile ilgili olan kavramlardan bahsedeceğim.
Bugün, günümüzde sıkça kullanılan ‘liderlik’ kavramının yapımcılık ile ne kadar ilişkili olduğu konusu çok önemli bir konudur. Bu konuda pekçok kaynak bulmak ve okumak mümkün...Dolayısıyla, herkesin kendi içerisndeki lider özelliklerini keşfetmesi, bu işte ilk adımlardan bir tanesi. Unutulmaması gerekiyor ki, amacımız sinema filmi yapıp pekçok insanın bunu izlemesini sağlamak... Ve bunu üretirken, yapılması gereken o kadar çok şey ve atlanmaması gereken o kadar çok detay var ki, bunu toparlamak ve yol alabilmek için liderlik özelliklerini güçlendirmek gerekiyor.
‘YAPIMCI’ olabilmek için aynı zamanda ‘LİDER’ olabilmeyi gerektirir.
Çünkü bu yeni yüzyıl içerisinde, önemi hergün artan sinema sektörü ve yapımcılık mesleği bazı çağdaş olguları ve standartları beraberinde getirmekte.
Şöyle ki, özellikle ‘Türk Sineması’nda bazı standartların yerleşmesi hedefleniyorsa, öncelikle yapımcıların bir lider olarak, hazırlık çalışmasından, filmin izleyici ile buluştuğu zamana kadar ekibiyle ve tüm 3.parti ortaklarla sinerji içinde çalışabilmelidir.
O zaman kısaca liderlik kavramına bakalım:
Lider, bireyleri ortak hedeflere yönelten, hedefleri benimseten, bireyler arası köprüyü oluşturan, dağınık güç ve bilgiyi bir araya toplayıp sinerji yaratan kişidir.
Öncelikle şu özellikleri taşımalıdır:
*Sorgulayıcı ve sabırlı,
* Daima önde değil, yeri geldiğinde arka planda duran,
* Değişimin yaratıcısı olan,
* Prensipleri ile hareket eden,
* Zorluklara karşı mücadele eden,
* Ahlak kurallarını bireysel menfaatlerinin önünde tutan,
* Kararları takımıyla beraber alan,
* Daima değişime açık kişidir.
Bir ‘yapımcı’ işinin lideri olabilmesi için mesleki alanındaki bilgisini sürekli geliştirmesi, amacına yönelik hareket etmesi , başarı güdüsü ve strateji kurabilmesi gerekmektedir. Bu durum, bireyin ‘öne geçme’sini ve işinin lideri olmasını sağlar.
Yapımcılık, birebir insan ilişkileriyle varolup, teknik konular çerçevesinde bilgi ve birikimle ilişkili bir meslektir.
Dolayısıyla, her ‘yapımcı’ ve ‘yapımcı adayı’ bu noktada kişisel gelişimine önem vermelidir. İletişim, çağımızda her meslek dalında üzerine eğilinerek geliştirilmesi gereken en önemli konularından biridir.
28 Haziran 2010 Pazartesi
BİRKAÇ SORU-CEVAP
Bu çalışma ile ilgili, aklınıza takılabilecek bazı soru ve cevapları aşağıda bulabilirsiniz. Başka sorularınız varsa info@zeynofilm.com adresine mail atabilirsiniz.
Sorularınız en kısa zamanda yanıtlanacaktır.
SORU-CEVAP 1
Bu çalışma bana neler kazandıracak?
Bu çalışma ile sinema filmi yapmanın temel ilkeleri ile tanışacaksınız. Sinema sektöründe işin yapım tarafında çalışmak ve kariyer yapmak istiyorsanız, bu çalışma ile bir yapımcı gibi düşünme alışkanlığı geliştirmeye başlayacak, yapımcılığın çok zevkli bir meslek olduğunu keşfedeceksiniz.
Sinema sektörü ile ilgili önemli dinamiklerin farkına varmaya başlayacaksınız.
Bugüne kadar, ‘çok güzel bir projem var ama yapımcılara kabul ettiremiyorum’ diyorsanız, bu noktada neler yapmanız gerektiğiniz öğreneceksiniz.
Bu çalışmada öğreneceğimiz bilgileri hemen kullanmaya başlayabilir miyiz?
Yapımcılık, bir ömür boyu eğitimin bitmediği bir meslek. Çünkü, bünyesinde projenin doğuş aşamasından satış ve pazarlamaya uzanan uzun yolda pek çok değişkeni barındırıyor. Bu değişken ögeler, dünya ekonomisinden teknolojinin gelişmesine dek uzanan pekçok konudan oluşuyor. Dolayısıyla bu çalışmada öncelikle ‘yapımcının temel bakış açısı’nı öğrenerek, bu değişken durumlar için ‘strateji’ kavramına giriş yapılacak ve bu konuda kendi stratejilerinizi geliştirmeye
başlayacaksınız.
Bütçe ve Finans konusunda nasıl bilgiler alacağım?
Bu konuda, bütçe ve finans planını oluşturan temel bilgiler verildikten sonra, bu konuda örnekler üzerinden uygulamalar yapacaksınız. Bütçe formunun nasıl oluşturulduğunu öğreneceksiniz. Bunun yanısıra finans planının önemi ve finans planı-bütçe dengesinin önemi konusunda bilgileriniz gelişecek. Yapımcı-Finansör ilişkisi irdelenecek.
Bir projeyi projelendirmek nedir?
Bir projenin yapımcı ile buluşmasından sonra, yapımcının bakış açısı ile yeniden projelendirilerek, yol haritasının belirlenmesi çalışmasıdır. Bu çalışma ile yapımcının kendi konusunda sahip olması gereken yaratıcı bakış açınızı geliştireceksiniz.
23 Haziran 2010 Çarşamba
Neden Yapımcılık Laboratuvarı ?
Merhaba,
Marmara Üniversitesi Sinema_Tv bölümünde okurken , henüz 1.sınıfta ilk projemizi çekerken yapımcı olmaya karar verdim. 1987 yılında okulun mecburi staj için gönderdiği TRT koridorlarından çıkıp, reklam sektörüne girdim. Yani o tarihten beri aralıksız çalışıyorum.
Ardından, 1994 yılında ortağı olduğum reklam filmi yapım şirketinde, sinema filmleri yapmak üzere bir departman oluşturdum.
1998 yılından itibaren de aktif olarak sinema filmi yapımcılığı yapıyorum.
Sinema sektörü’nde iş üretmeye başladıktan sonra, sinema eğitimi almış olduğum halde, daha öğrenmem gereken ne kadar çok şey olduğunu farkettim. Bu nedenle bu konuda yapılan uluslararası workshoplara ve kaynak olabilecek her türlü yayını okumaya başladım. Ama benim için en büyük okul, yapmış olduğum filmler oldu. Herbiri benim için emsalsiz birer tecrübe oldular ve her yeni filmime bu tecrübelerle başlayıp yeni tecrübeler kazandım. Her film baştan sona bir yolculuk oldu benim için…Ve yaşamımın sonuna kadar bu yolculuklar ve bu tecrübelerin olacağı bir mesleğimin olması beni çok mutlu ediyor.
Mesleğini çok seven biri olarak, ülkemizde bu alandaki boşluğu yüksek derecede hissedenlerden biriyim. Bu nedenle yapımcılığın aslında hem yaratıcı, hem de çok değerli bir meslek olduğunu, bu işi yapmak isteyenlere anlatmak, tecrübelerimi ve bugüne dek öğrendiklerimi aktarmak istiyorum. Türk sinema sektörünün en çok yapımcıya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
Bilgi, paylaşmak içindir…Bu nedenle, bunca yıldır öğrendiklerimi akademik bir çerçevede paylaşmaya karar verdim. Ve adına ‘Yapımcılık Laboratuvarı’ dedim ki, bu konu üzerine birlikte araştırmaya devam edelim ve gelişelim…
İlk program YAPIMCILIK KAVRAMI ve BİLİNMESİ GEREKEN TEMEL İLKELER üzerine hazırlandı. Bunun devamı olacak programlar da hazırlanıyor.
Herkese iyi yolculuklar,
Zeynep Özbatur Atakan
22 Haziran 2010 Salı
YAPIMCILIK KAVRAMI ve BİLİNMESİ GEREKEN TEMEL İLKELER
1. Hafta
Genel Bilgiler:
Yapımcılık mesleği üzerine genel bilgiler, görev tanımı ve işlevleri
Örnekler üzerinden yapımcılık tanımları.
Uluslararası alanda yapımcılığın anlamı ve görevleri…
Yapımcılık ile ilgili kavramlarını sorgulama:
- Sinema filmi çekmek istiyorsunuz ve ‘yapımcı arıyorsunuz’
- Yapımcıdan ne isteyeceğinizi biliyor musunuz?
- Sadece para yatıracak bir yatırımcı mı arıyorsunuz?
- Yoksa kendinizi güvende hissedeceğiniz bir ortak mı?
(Bu çalışma ile, her projede yapımcıdan ne isteyip, ne bekleyeceğiniz konusunda fikir geliştirmeye başlayacaksınız…)
‘Yapımcı’nın düşünce ve davranış sistemi nasıl oluşur?
Bir yapımcının sahip olması gereken
- objektif bakış,
- mesleki ilkeler,
- mesleki kültürü,
geliştirmek üzerine tasarlanmış bir çalışma.
’Yapımcı’yı destekleyen / engelleyen koşulları tanıma
- Yapımcı bir projenin finansmanını sağlarken, o finansmanı sağlamanın koşullarını tanıyor mu?
- Projeye para sağladığını düşünürken hangi haklarından vazgeçmesi gerekebilir?
Bu soruların cevaplarının bulunduğu çalışma.
Yapımcının, projeyi geliştirme konusunda yöntemler oluşturma,
(projeyi projelendirmek)
Projenin yapım stratejisini belirleme konusunun irdelenmesi.
Yapımcı’nın projeyi uygulamaya koyması
(yapımcı masabaşında)
Sağlanan stratejinin yürütülmesi için gereken şartların oluşturulması
Yapımcının kurumlar ve 3.şahıslarla çalışma koşullarının özelliklerinin belirlenmesi
Yapımcının sahaya çıkmadan önce bilmesi gerekenlerin irdelendiği çalışma
2. Hafta
Bütçe nedir? Bütçe yapmanın temel ilkeleri
Bütçe hazırlamanın mantığının ve koşullarının öğretilerek, taslak bütçe formu hazırlama çalışması.
Finans Planı oluşturma
Finans planının, daha once düşünülen hedef ve stratejilerle hazırlanma çalışması.
Bütçe ve Finans planı uygulama çalışması
Pilot örnek bir çalışmanın yapılması
3. Hafta
Proje Dosyası nasıl hazırlanır?
Proje dosyası hazırlamanın önemi ve izlenecek yol konusunda örneklerle bilgilendirme çalışması.
Uluslararası Projelerde için dosya hazırlama çalışması
Uluslararası proje başvurularında dosya hazırlarken dikkat edilmesi gereken detaylar.
Proje Sunumu
Bir projenin sponsorluk, tanıtım veya başka bir amaçla 3. şahıslara sözlü ya da yazılı olarak sunumunun hazırlanması