Bu yazımı Adana Altın Koza Film festivalinden yazıyorum. Bundan böyle gittiğim her festivalden bazı gözlemlerimi bu blogda paylaşacağım. Çünkü sinema'nın vazgeçilmezi festivallerin işlevlerini iyi bilmek çok önemlidir. Unutulmaması gereken en önemli şey, festivallerin, hem yönetmenler, hem yapımcılar için ürününüzün sergilendiği bir vitrin olma özelliği taşır. Filminiz artık başka bir yolculuğa çıkmıştır ve filminiz ile yol arkadaşlığınız başlayacaktır.
Benim kişisel olarak festival maceram, 1983 yılında başladı. O günlerde 17 yaşında bir lise öğrencisiydim. Sinemaya, tiyatroya, konsere giden bir aileydik ama Şişli'de ki Kent sinemasının önünden geçerken bir afiş gördüm 'Maria Braun'un Evliliği'... Filmin adı ve afiş çok ilgimi çekmişti. O güne kadar gördüğüm yabancı dildeki filmlerden çok daha farklı bir film olduğunu farkettim. O günkü seans oldukça geç bir saatteydi ama ertesi gün için bilet aldım ve eve döndüm. Ertesi gün, filme gittim ve adının Fassbinder olduğunu öğrendiğim yönetmen hayatımda başka bir kapıyı araladı. Devamında sinema okulunda ödev olarak bana Fassbinder'in çıkması ve yıllar sonra Lola ve Bilidikid filmini yapmam hep hoş tesadüflerdir. İlk Fassbinder filmini İstanbul Festivali kapsamında düzenlenen 'sinema günleri'nde izlemiş oldum...Bu günkü İstanbul Film Festivali'nin temellerinin atıldığı yıllar...Ardından her yıl takip etmeye başladım ve sinema eğitimi almaya kararımı o dönemde verdim. Yani bir film, bir festival hayatıma yön verdi...
Bunu paylaşma sebebim, yaklaşık 1 haftadır Adana Altın Koza Film Festivali'ndeyim. Festivalin genel programı çok seçkin filmlerden oluşuyor. Ayrıca yarışma kategorilerinde 'öğrenci filmleri' kategorisi olması çok güzel. Burada hem filminizi izleyiciyle buluşturup, hem de başka bağlantılarla filminize bir rota çizmeniz için çok güzel bir ortam sağlanmış. Kısa Film, Uzun Metraj yarışmaları ve ödüllerin Türk Sineması için bir sinerji oluşturduğu fikrindeyim.
Bir festival ortamında, filminizin yurtiçi ve yurtdışı platforma ulaştırabilmeniz için çok güzel fırsatlar yakalayabilirsiniz. Ben, bu güne kadar katıldığım her festivalde hem filmim, hem kendi adıma faydalı olacak bilgi ve deneyimlerle döndüm. Ödül alındığında ya da alınamadığında her durumda deneyim çok önemli...
Bu deneyimler, filminizin dağıtım,satış ve pazarlama aşamasına geldiğinizde, hedeflerinize uygun stratejileri belirlemenizi sağlayacak. Yapımcılık atölyelerinde filmin sadece çekilmesine odaklanıp, filmi bitireyim gerisi nasılsa gelir diye düşünenlere, filmi çekmenin işin sadece %50 sini oluşturduğunu söylüyorum. Film, proje halindeyken bu süreçleri de tanıyıp hedefleri o şekilde belirlemek gerekiyor. Bütün bu nedenlerle yurtiçi ve yurtdışı festivallerini tanımak, deneyimlemek gerekiyor.
Genç sinemacı olmak isteyen arkadaşlara bu konudaki önerim, ülkemizdeki festivalleri tanıyarak ve bol miktarda film izleyerek işe başlamalarını öneririm.Mutlaka bir filminiz, projeniz olması gerekmiyor, bu festivallerde gönüllü olarak pek çok alanda çalışabilirsiniz. Hem bol miktarda film izlersiniz, festival konuklarıyla ilişki kurarsınız ve deneyimlerinizi arttırmaya başlarsınız. 2003 yılında Montreal'de ilk filmler jürisinde görev yapmıştım. Yaklaşık 500 gönüllü öğrenci çalışıyordu ve bizimle ilgilenen rehberlerimizn hepsi Kanada'da sinemada, tv kanallarında çalışan üreten kişiler oldular şimdi...Daha da güzeli haberleşmeyi hiç bırakmadık. Bu şekilde dünyanın her yerinden dostlarım meslektaşlarım var. Aynı şekilde yurtiçi festivallerinde de böyle pek çok genç tanıdım ve onlar birşeye ihtiyaçları olduğunda benimle doğrudan ilişki kurdular, ben de onlara yardımcı olmam gereken her konuda yardımcı olmaya çalıştım.
Ben uluslar arası alandaki tüm arkadaşalarımı, festivallerde tanıdım.
Özetle, sinemacılar için festivaller çok önemli...Film yapımını bir puzzle gibi görürsek, en önemli parçalarından birini oluşturuyor.
Ve son olarak, Adana Altın Koza Film Festivali, ilk kez geldiğim ve deneyimlediğim bir festival...Sinemacılar için profesyonelce hazırlanmış bir festival ortamı ve harika filmler sunuyorlar. Bunun yanısıra ustalarla buluşturup, paneller organize ediyorlar... Bu gün, birazdan Angelopoulos paneline gideceğim ve yıllar öncesinden takip ettiğim bir ustayı yakından görüp dinleyeceğim.
Ve yarın, yeni dostluklar, yeni deneyimler ve yeni fikirlerle dönüş zamanı....
Sıra yeni festivallerde....Ekim ayında buradan paylaşacağım festival Roma Film Festivali olacak...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder