HOŞGELDİNİZ

Yapım Laboratuvarı : Yapımcılık ile ilgili bilmek istediğiniz herşey...Zeynep Özbatur Atakan'ın gözlemleri, deneyimleri, paylaştıkları...

6 Ocak 2012 Cuma

31.sorudan 40.soruya cevaplar

Merhaba Sevgili Dostlar,
Bugün Can Saban ve Tülay Yaşar'ın sorularını cevaplıyorum. Bu arada Tülay Yaşar oldukça çok soru yollamış, o soruları da önümüzdeki günlerde cevaplayacağım.


CAN SABAN

31) Türk Sinemasında, Los Angeles'taki 5 büyük film şirketinin 20. yüzyılın ortalarından beri uyguladığı ve gittikçe daha sistematik bir kulvarda ilerleyen "gizli ortak" (veya "koşullu destek sistemi" olarak Türkçe'ye çevirebileceğimiz) bir platformda, hakiki bir sinema sektörü oluşturulması mümkün müdür?

Soruyu açacak olursak, AOL, Toshiba, SONY gibi büyük ve çok ortaklı firmaların Universal, Paramount, Columbia gibi devlerin arkasında durması ve film ortaklıklarında bulunması, Türkiye'de de uygulanabilir bir sistem midir? Yeşilçam'da büyük firmalarının desteği sadece sponsorluk düzeyinde kalması, filmlere yapılan desteğin ürün yerleştirme veya "X, sunar" şeklinde olması gelecek kuşaklar için de değişmeyecek bir engel midir? Bu konuda ülkemizde GSM operatörleri dışında sinemaya ve/veya film şirketlerine, beyazperdenin tüm ürünlerine reklam yapma amacı bulundurmadan, gizli ve açık ortaklık ile destek vermesi mümkün müdür?

Sponsorluk amacı bulundurmadan, marka bilinirliliğini arttırmaya yönelik olmayan sadece kültürel destek ve küçük bir maddi geri dönüş alma kapsamında, ülkemizin büyük sanayi kuruluşlarıyla bu ve benzeri çalışmalar yapılmakta mıdır? (Vestel'in Anadolu Kartalları'na sponsor olup reklam kampanyası çıkması yerine, "Zorlu Holding" - "x film" ortaklığı kurulabilir mi). 

Bu ‘soru’, Türkiye’deki sinemanın endüstri olamamasının nedenini açıkça ortaya koymaktadır. Sponsorluk kavramı da Türkiye’de yanlış algılanan bir kavramdır. Ancak, Türkiye’de yatırımcılar,sinema alanını hala bir ‘yatırım alanı’ olarak görememektedirler. Yatırımı ‘sponsorluk’ adı altında gerçekleştiririp, ‘tanıtım’ amacı ile sinemayı kullanmaktadırlar. Bu bağlamda endüstrileşme sadece bilet satarak gerçekleşmez, önce tüketiciyi yaratmak ve bu tüketiciye uygun projeler geliştirmek ile olur. Yani, projenin içinde bir sinema filmi, yanında pek çok ürüün pazarlanmasını sağlayabilir. Bu bağlamda, hedef kitlei ve hedefi belirli projeler üretilip, kar dönüşümü orta vadede planlanırsa, bugün ‘sponsor’ adıyla varolan şirketler, sinema sektöründe ‘yatırımcı film şirketleri’ modeline dönüşebilir.

32) Hiçbir koşul altında "Ticari kaygı gütmeyen" bir film yapımcılığından samimi olarak bahsedebilir miyiz? Cevabımız hayır ise günümüzde çok kez tartışma konusu olmuş olan "ticari film" - "sanat filmi" ayrımı eleştirmenler ve tüketici kitle tarafından doğru bir çizgi üzerinde yürütülmekte midir? Ticari film tam olarak nedir? Senaryosu zayıf, ve a/b dışındaki kitlenin yoğun katılımı için üretilen ve üstünkörü çekilmiş filmleri "ticari film", festivallerde büyük başarı beklenen filmleri "sanat filmi" olarak algılamak ve bunu kamuoyuna iki sözcüğe indirgenmiş bir çerçeveden aktarmak doğru mudur? 

Bu güzel soru için teşekkür ederim. Bu konuya ayrıca blogda yer vereceğim. Sorunuzu cevaplamak gerekirse, her filmin ticari kaygısı olmak durumundadır. Aksi takdirde, ‘film yapma’ sürekliliği olamaz. Ancak burada ‘hedef’ ve ‘beklentiler’ konusu gündeme gelmektedir. Bazı filmlerde hedef maddi zarara uğramadan filmi bitirmektir. Bazı filmlerde daha yüksek maddi beklentiler sözkonusudur. Bütün bunlar projeye, yapımcı ve yönetmenin öncelik ve hedeflerine göre belirlenir.
‘Ticari kaygı gütmeyen’ film cümlesini anlamı, seyirciye bağımlı dinamiklerin önceliğinin olmaması olarak algılanabilir. Ama bu filmin finansmanın sağlanmaması, plan programının yapılmaması ve hiçbir ticari amaç için kullanılmaması anamına gelmez. Elbette, böyle bir film yapılırken ticari riskler gözönüne alınır ve risk azaltılır. Bu tip çalışmalar ‘bağımsız sinema’ tanımı yapılmaktadır. Filmleri kategorize etmek, başlıbaşına haksız bir durumdur. Bazen, ‘bağımsız’ bir yapımın çok yüksek beklentileri olan filmden daha karlı olabilir.





33) İletişim sektörünün büyüme ivmesinin bile hızla arttığı paylaşma çağında "Beyazperde'nin geri kalan ömrü" gibi bir karamsar bir kavramdan söz edilebilir mi? 

Digitalleşme, oldukça hızlı bir şekilde her alanı sarıyor. Bu noktada  ‘sinema filmi’ izleme mecralarında da değişimler olacağını düşünüyorum. Ama bu ömrün digital gösterim yapan salonlar ile daha uzun yıllar devam edeceği inancındayım. Büyük perdede film izleme zevkinden gerçek sinema izleyicisinin feragat edeceğini düşünmüyorum.




TÜLAY YAŞAR


34-İyi bir yapımcının olmazsa olmaz üç özelliği nedir?
Liderlik, bilgi, sezgi
35-İyi bir yapımcı aynı zamanda iyi bir hayal gücüne sahip olmak zorunda mıdır?
Hayal gücü olmasa da, hayalleri anlayabilmelecek bir algı ve hissiyata sahip olmalıdır.
36-Belgesel film yapımcısı ve uzun metrajlı film yapımcısı diye bir ayrım yapmak doğru mudur? Ya da iyi bir yapımcı ikisini de aynı kalitede yapabilir mi?
Bence, kendi içinde farklı disiplinlerle ilerlense de, iyi bir yapımcı hepsini başarı ile yapabilir.
37-Sizce Türkiye’de kadın yapımcı olmak nasıl bir deneyim, kadın yapımcı olarak sektörde var olmanın zorlukları var mı, varsa neler ve siz bu zorlukları nasıl aştınız?
Bu soru, uzun yıllardır karşılaştığım bir soru... Çok merak ediyorum, ‘kadın doktor’ ya da ‘kadın avukat, eczacı, bankacı’  gibi kavramlar yok da, ‘kadın yapımcı’ kavramı neden var. Bu bağlamda, bu mesleğin Türkiye’de sanıldığının aksine dünyada kadınlar tarafından yapıldığını görüyoruz. Ben, önce relem ve ardından sinema sektöründe 25 yılı aşkın süredir ‘yapımcı’ olarak
çalıştım ve ‘kadın’ olmaktan dolayı hiçbir zorlukla karşılaşmadım.



38-Türkiye koşullarına özgü bir yapımcılık anlayışının olduğundan bahsedebilir miyiz? Böyle bir anlayış varsa siz bunu açabilir misiniz? Sizin kişisel olarak bu anlayıştan ayrıldığınız noktalar var mı, varsa nelerdir?

Türkiye’de yapımcılık anlayışı yeni oluşan bir kavram. Uzun yıllar ‘yatırımcı’ , ‘yapımcı’ olarak algılandı. Son 10 yıldır, özellikle Avrupa’da benimsenen yapımcılık anlayışının Türkiye şartlarında gerçekleşmesi sözkonusu olmaktadır.

39-Yapımcı sezgisi diye bir şey var mıdır? Varsa bunu açabilir misiniz?
Bir yapımcının en çok sahip olması gereken özelliklerden biridir. Deneyimlerle güçlenir.

40-Bir yapımcı yeni bir yönetmenle ilgili risk alırken nelere dikkat etmelidir?
Yönetmenin yaratıcılığı konusundaki referanslarına, uyumuna, ortak işbirliğine açık olup olmadığına, karakter ve çalışma alışkanlıklarına dikkat ederek projeyi hazırlamalıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder