HOŞGELDİNİZ

Yapım Laboratuvarı : Yapımcılık ile ilgili bilmek istediğiniz herşey...Zeynep Özbatur Atakan'ın gözlemleri, deneyimleri, paylaştıkları...

26 Eylül 2010 Pazar

BENİM İŞİM YAPIMCILIK DEĞİL DİYENLER İÇİN....

Başlıktan da anlaşılacağı üzere, bu günkü yazım, bu cümleyi kuran tüm sinemacılar için... Çünkü, bu bakış açısı başta çok profesyonel bir bakış açısı gibi gözükse de,büyük problemlerin temelini oluşturmakta...

Sinema bir ekip işidir ve iyi bir ekip çalışması, öncelikle herkesin biribirine duyduğu saygı, iyi tanımlanmış görevler ve sınırlarla oluşur. Ama, işin en önemli yanı herkesin birbirinin işi hakkında doğru bilgi sahibi olmasıdır. Bu, beklentileri netleştirmek ve sorun çıktığında sorunun nedenini anlayabilmeyi sağlar.

Sinema-Tv eğitimi gördüğüm yıllarda çok sevgili hocam rahmetli Prof.Zafer Doğan bize bir çalışma yaptırmıştı. 20 kişilik sınıfımızda hepimiz bir görev alarak, bir film ekibi oluşturup, proje gerçekleştirmiştik. Bu çalışmayı 2. sınıfta yapmıştık, devamında yaz aylarında profesyonel bir çalışma ortamına girdiğimde, sette herkese yardım etmeye çalışmıştım. Günün sonunda, ekibin bir elemanı olmaya hak kazanmıştım... Çalıştığım ilk set( TRT de yaptığım 30 günlük stajı saymazsak) bir reklam filmi setiydi. Sümerbank basmaları (bir zamanlar hanımlar için çok revaçta olan bir kumaş çeşidi))için yapılan bir reklam filmiydi. Yönetmen, Sinan Çetin'di ve o dönem, sinema filmlerine ara vermiş, reklam filmi sektöründe yönetmenlik yapıyordu...Ve devamında, çalıştığım her film setinde, bir film ekibinde görev yapan herkesin işini biraz olsun anlamaya çalıştım. Yıllar sonra reklam sektöründen, sinema sektörüne geçtiğimde de, aynı eğitimi kendime bir kez daha uyguladım... Çünkü iki farklı sektörün dinamikleri ve çalışma prensipleri arasında önemli farklılıklar vardı.

Aslında, çağımızın gereği olarak 'iletişim' çok değerli, özellikle bir ekip çalışması için en önemli konu da biribirini anlamaktan geçiyor. Bilgi, çok kıymetli bir şey ve herkesin biribirinden öğreneceği bir şeyler var.

Ben, ilk filmimde Kutluğ Ataman ile çalıştım, yüzlerce reklam filminde çalışmış bir yapımcıydım. Üstelik şirket sahibiydim ama Kutluğ'nun o günkü tecrübeleri benim için bir milat oluşturdu diyebilirim. Kendi bildiklerimin üzerine o bilgiler de eklenince çok güzel sonuçlar aldık. Kutluğ ile çalışırken,meseleleri yapımcı açısından da düşünmesi, benim yönetmenimi daha iyi anlamama ve her anlamda 'en iyi'sini yapmamı sağlıyordu.

2004 Yılında Nuri Bilge Ceylan ile çalışmaya başladım. Ceylan'ın 'bir film yapmak' konusundaki bilgisi ve tecrübeleri, o yıllardan bu günlere gelen 'sinerji'nin nedenidir. Çünkü Nuri Bilge Ceylan, benimle çalışmaya başlamadan evvel 1 tane kısa, 3 tane uzun metrajlı film yapmış, festivallere katılmış, filminin satışlarını yürütmüş bir yönetmendi. Bir yapımcı olarak, farklı deneyimlerini, benimle, her zaman, her aşamada paylaştı. Bundan daha önemlisi, filmin yapımı sırasında olan olumlu ya da olumsuz her gelişmeyi çok güzel bir şekilde anladı... Ve biz bu işbirliği içerisinde her olumlu ya da deneyimi, fırsata çevirmeyi başardık.

Yönetmenlerin, yapımcıdan neyi nasıl isteyecekleri ve bunun mantığının kurulması çok önemlidir.Bunun için belki hiç uygulamayacak olsalar bile yapımcılık hakkında fikir sahibi olmaları, projelerinin iyi noktalara gelmesini sağlayacaktır.

İyi niyetlerle başlayan işbirliklerinin, çözülebilir bir sorun karşısında çözümsüzlüğe gitmesinin, ilişkilerin yürümemesinin altında bu yatmaktadır.

Bence, her sinemacı, birbirinin işi hakkında fikir ve bilgi sahibi olmalıdır. Örneğin, ilk atölye çalışmalarımdan birinde 2 önemli oyuncumuz atölyeye katıldılar. Onlar da, yapımcının ne iş yaptığını tam olarak anlayıp, aslında olaylara yapımcı tarafından görebilmeyi farkettiler. Bunun yanısıra senaryo yazarları, kısa film yönetmenleri atölyeye katıldı ve başka bir bakış açısı kazandılar.

Elbette herkes kendi işini yapmalı, ama bu kendisine birebir bağlı ekip arkadaşının işini anlıyor olmasına engel olmamalı...
Başarılı projelerin temelindeki 'sinerji' sağlıklı işbirliklerinden geçer.

Son olarak, 'YAPIMCI' ile 'YATIRIMCI' nın birbirine karıştırılmaması gerekiyor. Yani, 'YAPIMCI'nın işini sadece 'PARA YATIRMAK' olarak düşünenler, 'PARA YATIRAN'ın kendisini 'YAPIMCI' olarak düşünmesiyle birlikte, tüm kavramlar birbirine karışabilir ve istenmeyen sonuçlar çıkabilir.

YAPIMCI, yönetmenin projesinin bir film olabilmesi doğru hedeflere belirleyen ve bu hedeflere ulaşması için, her konuda strateji, organizasyon, plan ve işbirliği yapan çözüm ortağıdır.

Bu noktada, 'benim işim yapımcılık değil...' diyenlere bir kez daha bu konuyu düşünmelerini öneririm.

25 Eylül 2010 Cumartesi

FESTİVALLER VE HAYAT....

Bu yazımı Adana Altın Koza Film festivalinden yazıyorum. Bundan böyle gittiğim her festivalden bazı gözlemlerimi bu blogda paylaşacağım. Çünkü sinema'nın vazgeçilmezi festivallerin işlevlerini iyi bilmek çok önemlidir. Unutulmaması gereken en önemli şey, festivallerin, hem yönetmenler, hem yapımcılar için ürününüzün sergilendiği bir vitrin olma özelliği taşır. Filminiz artık başka bir yolculuğa çıkmıştır ve filminiz ile yol arkadaşlığınız başlayacaktır.

Benim kişisel olarak festival maceram, 1983 yılında başladı. O günlerde 17 yaşında bir lise öğrencisiydim. Sinemaya, tiyatroya, konsere giden bir aileydik ama Şişli'de ki Kent sinemasının önünden geçerken bir afiş gördüm 'Maria Braun'un Evliliği'... Filmin adı ve afiş çok ilgimi çekmişti. O güne kadar gördüğüm yabancı dildeki filmlerden çok daha farklı bir film olduğunu farkettim. O günkü seans oldukça geç bir saatteydi ama ertesi gün için bilet aldım ve eve döndüm. Ertesi gün, filme gittim ve adının Fassbinder olduğunu öğrendiğim yönetmen hayatımda başka bir kapıyı araladı. Devamında sinema okulunda ödev olarak bana Fassbinder'in çıkması ve yıllar sonra Lola ve Bilidikid filmini yapmam hep hoş tesadüflerdir. İlk Fassbinder filmini İstanbul Festivali kapsamında düzenlenen 'sinema günleri'nde izlemiş oldum...Bu günkü İstanbul Film Festivali'nin temellerinin atıldığı yıllar...Ardından her yıl takip etmeye başladım ve sinema eğitimi almaya kararımı o dönemde verdim. Yani bir film, bir festival hayatıma yön verdi...

Bunu paylaşma sebebim, yaklaşık 1 haftadır Adana Altın Koza Film Festivali'ndeyim. Festivalin genel programı çok seçkin filmlerden oluşuyor. Ayrıca yarışma kategorilerinde 'öğrenci filmleri' kategorisi olması çok güzel. Burada hem filminizi izleyiciyle buluşturup, hem de başka bağlantılarla filminize bir rota çizmeniz için çok güzel bir ortam sağlanmış. Kısa Film, Uzun Metraj yarışmaları ve ödüllerin Türk Sineması için bir sinerji oluşturduğu fikrindeyim.


Bir festival ortamında, filminizin yurtiçi ve yurtdışı platforma ulaştırabilmeniz için çok güzel fırsatlar yakalayabilirsiniz. Ben, bu güne kadar katıldığım her festivalde hem filmim, hem kendi adıma faydalı olacak bilgi ve deneyimlerle döndüm. Ödül alındığında ya da alınamadığında her durumda deneyim çok önemli...

Bu deneyimler, filminizin dağıtım,satış ve pazarlama aşamasına geldiğinizde, hedeflerinize uygun stratejileri belirlemenizi sağlayacak. Yapımcılık atölyelerinde filmin sadece çekilmesine odaklanıp, filmi bitireyim gerisi nasılsa gelir diye düşünenlere, filmi çekmenin işin sadece %50 sini oluşturduğunu söylüyorum. Film, proje halindeyken bu süreçleri de tanıyıp hedefleri o şekilde belirlemek gerekiyor. Bütün bu nedenlerle yurtiçi ve yurtdışı festivallerini tanımak, deneyimlemek gerekiyor.

Genç sinemacı olmak isteyen arkadaşlara bu konudaki önerim, ülkemizdeki festivalleri tanıyarak ve bol miktarda film izleyerek işe başlamalarını öneririm.Mutlaka bir filminiz, projeniz olması gerekmiyor, bu festivallerde gönüllü olarak pek çok alanda çalışabilirsiniz. Hem bol miktarda film izlersiniz, festival konuklarıyla ilişki kurarsınız ve deneyimlerinizi arttırmaya başlarsınız. 2003 yılında Montreal'de ilk filmler jürisinde görev yapmıştım. Yaklaşık 500 gönüllü öğrenci çalışıyordu ve bizimle ilgilenen rehberlerimizn hepsi Kanada'da sinemada, tv kanallarında çalışan üreten kişiler oldular şimdi...Daha da güzeli haberleşmeyi hiç bırakmadık. Bu şekilde dünyanın her yerinden dostlarım meslektaşlarım var. Aynı şekilde yurtiçi festivallerinde de böyle pek çok genç tanıdım ve onlar birşeye ihtiyaçları olduğunda benimle doğrudan ilişki kurdular, ben de onlara yardımcı olmam gereken her konuda yardımcı olmaya çalıştım.

Ben uluslar arası alandaki tüm arkadaşalarımı, festivallerde tanıdım.

Özetle, sinemacılar için festivaller çok önemli...Film yapımını bir puzzle gibi görürsek, en önemli parçalarından birini oluşturuyor.

Ve son olarak, Adana Altın Koza Film Festivali, ilk kez geldiğim ve deneyimlediğim bir festival...Sinemacılar için profesyonelce hazırlanmış bir festival ortamı ve harika filmler sunuyorlar. Bunun yanısıra ustalarla buluşturup, paneller organize ediyorlar... Bu gün, birazdan Angelopoulos paneline gideceğim ve yıllar öncesinden takip ettiğim bir ustayı yakından görüp dinleyeceğim.

Ve yarın, yeni dostluklar, yeni deneyimler ve yeni fikirlerle dönüş zamanı....

Sıra yeni festivallerde....Ekim ayında buradan paylaşacağım festival Roma Film Festivali olacak...

23 Eylül 2010 Perşembe

PROJE İÇİN ZAMANLAMA YAPMAK

Merhaba,
Geçtiğimiz günlerde burada yayınlanan 'özel danışmanlık' çalışmaları konusunda epeyce mail alıyorum. Bu noktada dikkatimi çeken bir konu var ki burada mutlaka yazılması gerek diye düşünüyorum.

Bu konu 'zamanlama' ile ilgili... Şöyle ki, örneğin filminizin çekimine mayıs ayında başlamayı düşünen birisine soracağım ilk soru şu olurdu: Bu tarihe nasıl karar verdin? Mevsimsel nedenler mi?
Çünkü, bir filmin önünde bir hedef ya da mevsimsel nedenler yoksa, çekim tarihini belirlemek biraz gerçeklerden uzak bir karardır. Şöyle ki; bir projenin başlanabilmesi için eğer cebinizdeki para hazırsa, bunun prodüksiyon sürecini hazırlamak minumum 2 aydır, yani tüm finansman çalışması bitmiş ve nakit akış planı yapıldıysa dahi organize etmek ciddi bir süreçtir. Ama finansmanınız tamamlanmadıysa, çekim ve çekim sonrası da bu duruma göre şekil değiştirebilir. Ya da siz projeniz ile ilgili strateji değiştirmeniz gerekebilir.

Bu stratejiler, projenizin finans konusunda atacağı adım ve hesaplar ile birlikte, eğer fonlardan projeniz için para sağlamak istiyorsanız fonların başvuru tarihleri, mevsim, oyuncuların size vereceği tarihler, prodüksiyon için alacağınız izinler vs... pek çok netleşmesi gereken konunun irdelendiği sürece 'developman-geliştirme' süreci diyoruz. Daha doğrusu bunların planladığı sürece bu adı veriyoruz.

Unutmayın ki, temeli iyi atılmamış bir bina yüksek oranda yıkılma riski taşır. Bu bağlamda, projeniz ile ilgili senaryo-bütçe-finans planı-prodüksiyon-nakit akışı koordinasyonunun iyi yapılması gerekir. Bu koordinasyonu iyi yaparsanız, 'yapım'ın önemli bir kısmını tamamlamış olursunuz ve o zaman meydanı yaratıcılara özgürce çalışması için bırakırsınız. Eğer projenin yönetmeni de siz olacaksanız, o zaman projenize hakim bir şekilde başlamanın keyfini çıkarırısınız.

Bunları yazmamın sebebi, 'özel danışmanlık' çalışmalarında önce projenin hedeflerini buluyoruz ardından bu hedefe ulaşmak için kısa-orta-uzun vadeli planlarını ve bu planlara uygun stratejilerini oluşturuyoruz. Ardından proje gelişiyor ve somutlaşıyor.

Dolayısıyla, projenizin zamanlamalarını hesaplarken bunu göz önünde bulundurmalısınız. Yapımlab'ın 'özel danışmanlık' çalışmalarına katılıp, projenizi geliştirmek istediğinizde,'çekime 1 ay kaldı' yaklaşımındaki projelere yardımcı olunabilmesi mümkün olamıyor. Oysa projesi için yeni bir sayfa açıp, yeni kararlar ve yeni yollarda yürümek isteyenler, bu çalışmaları yapıp zamanlamalrını buna göre belirlerlerse çok daha sağlam temeller üzerine projelerini inşa edebilirler.

Bir projenin masaüstünde gelişmesi ve yol alması, projenin ayaklarının yere basmasını sağlamasının yanısıra, yeni projeleriniz için deneyim ve yeni fırsatlar yaratacaktır.

20 Eylül 2010 Pazartesi

Yapımlab'dan 'Özel Danışmanlık' Programı

Herkese Merhaba,

Projeniz için herkesten yardım ve destek istemekten sıkıldıysanız, bu yazıyı okumalısınız...

Bu gün, uzun zamandır burada yazmak istediğim , 'özel danışmanlık' konusunun içeriğinden bahsetmek istiyorum. Bazen şöyle düşünceler oluyor, 'biz sana neyi danışacağız, bize bir yol göster, destek ol!' gibi ya da bunu ve tek görüşme ile hayatının değişebileceğine inananlar oluyor. Aslında, danışmanlık görüşmeleri ilk günden itibaren faydasını göstermeye başlar ve kafanızda o güne kadar düşündüğünüzü sandığınız pekçok şeyi farklı düşünmeye başlarsınız...

Aslında, dünyada çok yaygın olan 'mentor'luk, maalesef Türkiye'de pek rağbet gören bir şey değil. Oysa, tüm dünyada oldukça yaygın bir sistem... Benim de 'özel danışmanlık' dediğim konu aslında 'mentor'luktan başka bir şey değil. Ben, kişisel olarak 'öğrenme meraklısı' olduğum için her türlü deneyimi bir öğrenme süreci olarak görürüm. Reklam sektöründen, sinema sektörüne geçtiğimde, sinema-tv bölümü mezunu olduğum halde herşeyi öğrenme isteği ile yeniden bir okula başlamış gibi hissetmiştim kendimi... Devamında yaptığım filmler okulum oldu. Ardından yurtdışından bulabildiğim kadar kitap okudum, tanıyabildiğim herkese fikir sordum ve onların deneyimlerini dinledim. Bazen hiç te hoşuma gitmeyecek şeyler duyduğum oldu, zaman geçtikçe en onların en önemli bilgiler olduğunu keşfettim. Ama öğrencilik bir hayat boyu süren uzun bir süreç...

Şimdi bu danışmanlık konusunu yapımlab'da bir standart'a oturtuyoruz. Hem zamana yayılan, hem de ekonomik bir paket hazırladık. '10-20-30 seanslık danışmanlık' sistemi getiriyoruz. Bu noktada haftada 2 kez 45'er dakika projeniz üzerine teketek çalışıp, projenizi ve kariyerinizi geliştirebileceksiniz. Böylece belki de tek seansta herşeyi öğrenmek isteyip,öğrenemeyince hayal kırıklığı yaşamaktansa, bu çalışma , bir süreç içerisinde, 'deneyim prototipi' oluşturarak, hem bilginizi arttıracak, hem de projenizi harekete geçireceksiniz.

Bu çalışma ile projenizi, dünyanın en önemli ve deneyimli kişileri ile paylaşıp, potansiyelini anlayacak, Uluslar arası toplantılara başvurup, seçilirse önemli bir network'ün içinde bulunacacaksınız.


Hepsi sizin projeniz ile ilgili çalışmaya başlamanızla başlayacak. Unutmayın ki, birilerinin sizi keşfetmesi için, mail yoluyla senaryo ya da fikir göndermek yetmez. Sadece istekli olmak ta yetmez... Bir 'senaryo'nun proje olabilmesi ya da isteğin eyleme dönüşebilmesi için bilgiye ve zamanı doğru kullanmaya ihtiyaç vardır.

Bu konuda disiplinli ve kararlı olanlar info@zeynofilm.com adresinden ön görüşme randevusu alabilirler. Öncelikle bu program için burs verilmediğini belirtmek isteriz.

Ama, bu kış, projesini geliştirip, bir adım daha ileri çıkmak isteyenler için kaçırılmaması gereken bir program...

14 Eylül 2010 Salı

BİR YAPIMLAB KATILIMCISININ GÖZLEMLERİ....

Sevgili Yapımlab Takipçileri,
Ali Kemal Güven Yapımlab'ın Temmuz ayındaki çalışmalarına katıldı. Eğitimini şu anda Amerika'da sürdürüyor ve önümüzdeki yıllarda hem yazdığı senaryo ve tiyatro oyunlarıyla, hem yönettiği filmlerle kendinden çok söz ettireceğine inanıyorum. Aşağıdaki yazısını bu sabah e-postalarımın içerisinde görünce çok mutlu oldum. Böyle bir geribildirim almak, benim için çok değerliydi...Kendisine buradan çok teşekkür ediyorum. YAPIMLAB'ı bir de O'nun kaleminden okuyun...YORUMSUZ yayınlıyorum...Herkese selam ve sevgiler...

Ali Kemal Güven'den YAPIMLAB için bir yazı:

“ZEYNEP BİZİ CANNES’A GÖTÜR!”



Bu yazıyı 10 bin türk lirasıyla ilk uzun metraj filmini çekmiş, yazılı ve görsel basında gerçek anlamda ‘fazlasıyla’ (belki de gereğinden fazla) haber olmuş ve iki sene sonra (sonunda!) VCD/DVD olarak tüm Türkiye’ye dağıtılması için teklif almış genç bir yönetmen olarak yazıyorum. Kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi? İşin doğrusu, benim ve ekibim için böylesine önemli bir teklifi kabul edemeyeceğim; yani filmim seyirciyle buluşamayacak. Bu benim suçum. Peki filmimden önce YAPIMLAB’e gitmiş olsaydım böyle bir sorunla karşılaşacak mıydım? Hayır. Çünkü tüm anlaşmalarım; sözleşmelerim net, açık ve değiştirilemez olacaktı. Biz duygularla yaşayan insanlar olmasak üretemeyiz. Ama bazen heyecanı, mutluluğu bir kenara bırakıp derin bir nefes almak gerek. Ben başkalarının tecrübeleriyle gelişen/değişen bir adam olduğum için sizinle samimi duygularımı ve YAPIMLAB tecrübemi paylaşmak istedim.



Arkadaşlar, YAPIMLAB’e ihtiyacınız var. Nokta. “Amaan ben yapımcı değil yönetmen olmak istiyorum! Hem yapımcı olacak kadar param yok!” dediğinizi duyar gibiyim çünkü zamanında birebir bu cümleleri ben kurdum. Yanlış. Sakın bu hataya düşmeyin. Kendi filminizin yapımcısı o-la-bi-lir-si-niz. Ama benim düştüğüm hatalarla düşmemeniz için yapımcılık kavramını öğrenmeniz gerek. Türkiye’de yaşıyoruz. Sınırlar, olanaklar, türler belli. (Özellikle Atıf Yılmaz gibi adamlar gittiğinden beri.) Yeni, farklı birilerinin ışıldaması için yeterince olanak yok. Herkesin zamanı, parası kıymetli. Kimsenin yeni insanlarla kumar oynamaya niyeti yok. Ekonomisi, geleceği, istatistikleri bu kadar bulanık bir ülkede ‘onlara da’ hak vermek gerek diye düşünüyorum. Olsun varsın, sizin filminizi yapmasınlar. Bu dünyanın sonu değil. Sadece şöyle bir gerçeğin özeti; ilk-belki de ilk üç filminizin yapımcısı olmanız şart. Söylenip durmak yerine harekete geçmeniz gerek! Hemen şimdi!



Bir dakika-bir dakika! Filminize başlamadan önce iki altın kuralı bilmeniz şart:



1) Eldeki imkanları sonuna kadar zorlayacaksınız. Kendinizi teyzenizin evinde Serra Yılmaz’la film çekerken bulabilirsiniz.

2) Para kazanabileceğiniz herhangi başka bir iş bulun, uzun süre filmlerinizden para yok! Üstelik development süresince giderleriniz, harcamalarınız olacak.



Bu iki gerçekle barıştığınız vakit harekete geçme zamanıdır. Ama harekete geçerken her adımınızın planlı/programlı olması gerek ki sonuç doğursun. Bu sonuç nedir: filminizin hayata geçebileceği olanakların hazır hale gelmesi. Hedef koyarken doğru strateji belirlemek şart. Adım adım. Emin ve sakin ilerlemek gerek. Peki bu merdiveni kurmayı, bu sağlam basamakları döşemeyi size kim öğretecek? Cevap: Zeynep Özbatur Atakan.



Dürüst olalım, biz genç sinemacılar “ZEYNEP BİZİ-DE CANNES’A GÖTÜR!” diye boynuna atlamak istiyoruz. Nasıl ki Türkiye’de yönetmenlik dalında Nuri Bilge Ceylan eşittir Cannes ise; yapımcılık dalında da Zeynep Özbatur Atakan ismi eşittir Cannes’da ödül almak haline dönüştü. Zeyno Film markası için bu büyük, çok büyük bir başarı. Ama bizim için çocukça bir hayal. Altı boş bir hayal. Bunu bir kenara bırakın. Unutun. Siz kendi kendinizi oraya taşıyın. Nasıl olacak?

Türkiye sınırları içerisinde bunu öğrenebileceğiniz tek yer YAPIMLAB. Tanıdığım en akıllı, en başarılı kadınlardan birisi olan Zeynep Özbatur Atakan (üstelik çok esprili) size sadece film yapımcısı olmayı öğretmeyecek, aynı zamanda dünya sinema endüstrisine açılan kapının anahtarını uzatacak. (Madem o kadar yeteneklisiniz, madem projeniz o kadar özel; abartmıyorum demektir. Filminiz hayata geçtiğinde bunlar gerçekleşecek.) Üstelik Atakan anlattığı her konuyu tecrübeleriyle destekliyor. Dışarıdan bakan bir göz asla içerideki kadar ‘neden söz ettiğinden’ emin olamaz, öyle değil mi?



Ben Amerika’da eğitim görüyorum ve pre-production dersimin birebir YAPIMLAB ile aynı olduğunu size garanti ederim. Ki YAPIMLAB çok daha ilerliyor, filmin festival ayağına kadar gidiyor. O ayrı bir macera/ayrı bir eğitim. Üstelik biliyor musunuz, yapımcılık sandığımız kadar karanlık bir meslek değil-MİŞ. Son derece yaratıcılık, vizyon, dinamizim isteyen bir dal. Hatta eğlenceli.



Bana sorarsanız dünya üzerindeki en kuvvetli sanat dalı sinema derim. Geriye kalanlar, hep daha sonra gelir. Sinemacı olmayı istemek, filmini çekmek istemek, hatta ödül almayı hayal etmek çok şahane bir dilek. Çok hemde! Ama bunu gerçekleştirmek uzun bir yol. Savaşa ‘olduğu kadar silah ve zırhla’ giderseniz ne olur? Yenilirsiniz. Çünkü unutmayın birileri sizden hep daha donanımlı ve daha hazır.



Ben yeni projemde/projelerimde o ‘çok iyi hazırlananlar’ tarafına geçtim artık. Sizi de beklerim! Bu güzel şansı değerlendirin. Kişisel bir not olarak ücretlendirmenin de son derece adil olduğunu düşünüyorum.



Herkese Chicago’dan selamlar!

Kraliçe Fabrika’da filminin yönetmeni,

Ali Kemal GÜVEN

alikemalguven@gmail.com

11 Eylül 2010 Cumartesi

PROJESİNİ GELİŞTİRMEK İSTEYENLER İÇİN BAZI NOTLAR:

Daha önce Ekim ayı programlarını buradan duyurmuştum. Başvurular devam ediyor, ancak geçtiğimiz yaz yapmış olduğumuz atölyelerde farkettim ki, katılacak proje sahibinin proje üzerindeki hakimiyeti, atölyede projesinin alacağı verimi arttırıyor.

Örneğin Ağustos ayında yaptığımız Proje Geliştirme Atölyesi'nde, bir proje yol alabilmek için her şarta sahipti. Yönetmen (yönetmenin ilk uzun metraj projesi olacak) kendi yazdığı projesini senaryo bağlamında çok güzel bir çalışmayı atölyeye başvurusunda sunduğunda çok sevindim. Çünkü, proje tam da benim üzerinde çalışacağım kıvamdaydı... Çünkü, bütçesi, finans planının, senaryo çerçevesinde yeniden düzenlenmesi, yönetmen görüşünün, projenin sunumunun yeniden tasarlanması gerekiyordu. Aslında katılımcımızın, proje üzerindeki konsantrasyonu ve hakimiyeti dikkatimi çeken en önemli konuydu. Yaptığımız 2,5 günlük çalışmada, projeyi diğer katılımcıların projeleriyle ameliyat masasına yatırdık. Ve ben projeye o kadar inandım ki, projenin yürütülmesi için her türlü desteği vermeye karar verdim. Umuyorum ki, önümüzdeki yıl bu filmi seyrederiz...Elbette, atölyeye katılan her proje 'biricik' ti... Çünkü yoğun bir katılım vardı ama ben 4 projeyi seçtim. Maksimum 6 proje kabul edebilirdim ama doğru bir karar verdiğimi çalışmaların sonunda anladım.

Bütün projeler, bu kadar hazır olmayabilir, daha henüz fikir aşamasında olabilir, ya da epeyce ilerlemiş ve yol alamamış olabilir... Projenin hangi seviyede olduğu, bu noktda bir sorun yaratmaz çünkü her proje, yaptığı her çalışma ile sorunlarını bularak, yoluna sağlıklı bir şekilde devam edebilir. Yani bulunduğu noktadan bir adım ileri giderek ve 'projesini geliştirme' ye başlayabilir. Bu süreç atölye çalışması ile başlar, ama 'yapımlab' da, sorunlara uygun çözüm önerileri ile ilerleyebilir.

Bazen, çok iyi olabilecek bir proje, yanlış kararlar ve hareket planı ile amacına ulaşamayabilir. Oysa, bir projenin geliştirilmesi sürece yayılan bir çalışmadır. Bu süreci doğru kullananlar, daha başarılı bir çalışma yapabilirler.

2-3 Ekim tarihleri arasında 2 tam gün 'PROJE GELİŞTİRME ATÖLYESİ' var. Şu anda müracaatlar devam ediyor. Üstelik, 'proje geliştirme'nin öneminin anlaşılması için bu atölye'nin ücretinde indirim yaptık. Ekim ayındaki tüm çalışmalara katılanlar, daha önceki atölyelere katılmış olan yapımlab katılımcıları da bu indirimden faydalanacaklar.

Ve de, çok özel bir bilgi daha: Her atölyeye 1 burslu alınacak. Buradaki tek kriter, proje sahibinin projesinin üzerine iyi düşünmüş ve bunu yazılı bir şekilde, düzgün bir Türkçe ile ifade etmiş olmasıdır.

'Proje Geliştirme' bir projenin mimari planının çıkarılmasıdır. Doğru plan üzerine, gerekleri tamamen yerine getirilerek inşa edilen binalar sağlam olur. Bu bağlamda yine 'yapımcı'nın önemi ortaya çıkar. Projenizi geliştirirken, yapımcıdan ne isteyeceğinizi bilmeniz gerekir. Proje sahibi olarak, bir yapımcı gibi düşünebilmek, uzun vadede 'yapımcı' ile çalıştığınızda çok sinerjik bir işbirliği yaratacaktır.

Proje Geliştirme Atölyesi için son katılım tarihi: 18.Eylül.2010 Cumartesi

2 Eylül 2010 Perşembe

İyi derecede ingilizcesi olan,sinemada akademik konulara ilgili,yetiştirilmek üzere asistan alınacaktır

Bu sabah twitter'a koyduğum bu ilan ile ilgi şu anda pekçok başvuru yapılmakta... Bazı ilgili arkadaşlar da, daha ayrıntılı bilgi istiyorlar. Bu noktada işin tanımından çok aradığımız özelliklerden bahsetmek istiyorum.

Öncelikle, iyi ingilizce şartlarımızın en vazgeçilmezi... Çünkü bu 'aday asistan' Uluslar arası network için yetiştirilecek. Tecrübe aramıyoruz, sadece istek, konuya ilgi,çalışkanlık,interneti kullanabilme ve kararlılık arıyoruz. Sektör değiştirmek ya da bu işin dışarıdan görünen renkli dünyasını cazip bulanları tercih etmiyoruz. Çünkü biz burayı bir eğitim alanı olarak görüyor ve hayatında öğrenmeyi seven, araştıran kişileri tercih ediyoruz. Ama ilk şartımız 'iyi ingilizce biliyor' olmak...

Seçilen adaylar, burada kurum kültürüne uygun eğitimlerin yanısıra yapımlab'ın tüm eğitimlerine hiçbir ücret ödemeden girecek ve uluslar arası alanda araştırmalarda çalışacak, pazarlama, festival ilişkileri gibi konularda deneyim kazanacaklardır.

Dolayısıyla, biz bu işe gönül vermiş,çalışkan, sabahları erken uyanmayı seven, donanımını her gün daha zenginleştirmeyi amaç edinmiş kişileri geleceğin profesyonelleri yapmak için özgeçmişleri değerlendiriyoruz.

Özgeçmişlerinizi info@zeynofilm.com adresine bekliyoruz.