Merhaba,
Bir filmin temelini oluşturan 'senaryo'konusunda yazmak istiyorum bu gün... Aslında, hergün e-postasına pekçok senaryo gelen birisi olarak bazı gözlemlerimden bahsetmek istiyorum.
Senaryo yazmak, profesyonellik gerektiren bir iştir. Bunun için yazan kişinin, sadece teknik bilip aklındakileri kağıda dökmesi değil, sinemayı tüm ayrıntıları ile biliyor olması gerekmektedir.
Sinema bilmek, sadece film izleyerek olmaz... Çok sıradan bir konunun 'sinemasal' olabilmesi ciddi bir emek gerektirir. Elbette senaryo yazarı olabilmek için, çalışmak, deneyimlemek ve bol bol yazmak gereklidir.
Ama ilk yazdığı formata uygun yazının senaryo olduğuna inanarak, hemen film olmasını istemek, fazlaca iyimser bir hayaldir. Her yazılan biriciktir ve bir amaca hizmet eder, ancak bir senaryonun film olabilecek düzeye gelmesi zaman ve emek işidir.
Bu noktada, ben yukarıda kendi görüşlerimi paylaştım. Çünkü uzun yıllardır iyi ve kötü örnekleri görebilecek kadar deneyim sahibi oldum.
Bir senaryoyu değerlendirirken, öncelikle sinopsis ve tretmanını okurum. Çünkü beni asıl olarak 'fikir' ilgilendirir. İyi bir fikir varsa, devamında senaryoyu okuduğumda meseleyi nasıl ele aldığına bakarım. Sinemasal bir altyapı oluşmuş mu yoksa ham mı?
Zaten, sinemasal bir donanım varsa, fikir varsa, senaryo da eninde sonunda iyi olacaktır.
Yönetmen-Senaryo Yazarı-Yapımcı aynı dili konuşabiliyorlarsa, aynı senaryoya aynı gözden bakabiliyorlarsa zaten sorun yoktur. Bunun için, yapımlab'daki derslerimde hep söylediğim gibi bu üçlünün hedef birliği varsa başarısız bir iş çıkarma olasılığı oldukça düşüktür.
Ama genellikle, 'yeterki senaryom çekilsin' hissi ile yapımcı ile hedeflerinin yakın olup olmadığına bakmadan projesini veren bir yazar, ya da proje sahibinin bekentisini anlamayan, umursamayan yapımcı işbirliğinde, iki tarafında hayal kırıklığına uğraması muhtemel bir sonuçtur. Bu sonuçlar çoğaldıkça önyargılar artar...
Bu nedenle, ben bana gelen projeden önce proje sahibini ve beklentisini önemserim. Devamında,projesinin sinopsis ve tretmanına bakarak senaryosunu okumaya karar veririm.
Elbette tanımak isteme nedenim, yeteneğini ve yaratıcılığını sadece yazdıklarından değil yaptığı işlerden, kişiliğinden ve vizyonundan anlamaya çalışırım.
...Ve 'yapımcı'dan ne beklediğini ve 'yapımcılık' konusuna bakış açısını anlamak isterim.
Şimdi bu cümlenin üzerine 'yapımcı'dan ne beklenir ki sadece 'para' diyenler çıkacaktır.
Yapımcı, para yatırımının yanısıra, önemli bir yolculuğun kaptanıdır. Senaryo yazarı ve yönetmenle ortak hedefler doğrutusunda projeyi yeniden kendi açısından projelendiren, finans planını oluşturan, finansı yöneten, yönetmene filmi yaratırken, en sağlıklı koşulları yaratan,her aşamada yönetmenin yaratıcılığına katkı sağlayacak ortamı yaratan, film tamamlandığında satış ve pazarlamasını yapan kişidir.
Yukarıda da belirttiğim gibi, senaryo formatına uyduralarak yazılmış her fikir senaryo olma özelliği taşımaz. Senaryo yazmak ve bir proje haline getirmek, zaman, emek, çalışma ve sinemasal donanım gerektiren bir iştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder