HOŞGELDİNİZ

Yapım Laboratuvarı : Yapımcılık ile ilgili bilmek istediğiniz herşey...Zeynep Özbatur Atakan'ın gözlemleri, deneyimleri, paylaştıkları...

19 Aralık 2010 Pazar

BİR PAZAR YAZISI...

Merhaba Sevgili Dostlar,
Yaklaşık 3 aydır(yolculukta olduğum zamanları saymazsak) ilk kez pazar gününü çalışmadan geçiriyorum. Sakın bunu 'haftalardır ilk kez dinleniyorum' sızlanması olacak bir yazı olarak algılamayın... Ben pazar günlerini değerlendirmeyi ve hatta çalışmayı çok severim.

Ben 'pazar günü'çalışmaktan hiç şikayet etmem...Aktif olarak iş yaşamına girdiğinden beri yaklaşık 25 yıldır, oğlumla geçirdiğim zamanlar dışında,çoğu pazarlar aktif çalışarak, ya da iş ile dolu geçti...Oğlumla geçirdiğim zamanları da çok iyi değerlendirdim. Prodüksiyon asistanlığı yaptığım dönemlerden başlayarak, 'yarın pazar çalışmıyorum' gibi bir düşünce geçmedi aklımdan...Bunun birazda benim karakterimle ilişkisi var tabii...Çünkü herkesle aynı zamanda aynı şeyleri yapmayı, ya da aynı alışkanlıkları uygulamayı sevmedim hiç...Bu yüzden 'tatil' ve ya 'dinlenme' fikrini başka günlere kaydırmayı ve 'haketmişlik' duygusu ile o günü geçirmeyi çok sevdim. Hayatıma günlerle ilgili hiçbir 'kıstas' koymadım.

İnsan sevdiği işi yaparken, onunla yaşr. Başarının biraz da sırrı bu sanki... Benim 'başarı' anlayışım, hep yaptığımdan daha iyisini yapmak ve kendini yenilemek arzusunu taşır. Herhangi bir sıkıntı ya da zorluk çıktığında ise ondan ders çıkarmayı ve o süreci 'öğrencilik' gibi görmeyi tercih ederim. O dönemler, aslında iyidir...Çevrenizdekileri, olayları farklı bir açıdan görmeye başlarsınız bu da hedeflerinize ulaşırken, size yeni bilgiler getirir.

'Pazar' ya da 'Bayram' gibi tatillerde hiç 'olmazsa olmaz'ım olmadı...Hatta o süreçlerde üretim yapmanın keyfini çıkardım hep...Telefonlarınız az çalar, etraf daha sessiz olur ve daha da eğlencelisi bu bir ekip çalışması ise, sizin gibi düşünen, hayata öyle bakan kişilerle bir arada olmanın keyfini yaşarsınız.

Kişilik olarak, yerinde oturup olayların akışında 'iş' beklemeyi sevmedim. Örneğin 1987 yılında ünüversite 1 öğrencisiydim, 2. yarıyılda tam vize zamanı bir telefon geldi. Arayan Sinan Çetin'in ekibinden biriydi ve 3 hafta pazar üstüste bir banka reklamı çekileceğini, çalışıp çalışamayacağımı sordu... Ancak Çekim pazar günü yapılacak, ardından pazartesi, salı ve çarşamba çalışılacak...Perşembe, cuma, cumartesi yeni film hazırlanacak ve ardından yine çekim... Hiç düşünmeden kabul ettim...Benim için unutulmaz bir deneyim oldu. Çünkü o günden sonra, o ekip ve beni orada tanıyan tüm ekiplerle çalışmaya başladım. Peki vizeler mi ne oldu, hepsinden telafi ve bütünleme sınavlarında iyi not alarak 2.sınıfa geçtim. Yani, yapmak istediğim iş ve yeni bir deneyim uğruna ne pazar gününü, ne de vize sınavlarımı bahane ettim.

Şimdi, geriye dönüp baktığımda, bana çalıştığım 'pazar' günleri hiç de çalışmışım gibi gelmiyor. Çünkü ben 'pazar' günlerimi sevdiğim şeyleri yaparak geçirdim.Yani çalışarak ya da oğlum ile zaman geçirerek... Oğlum doğduğunda 2,5 yıl hiç çalışmadım...Ama o süreçte de, oğlumla ilgilendiğim zamanlar dışında, film izleyerek, okuyarak, zaman geçirdim. Bunun yanısıra bildiğiniz klasik ev hayatında da başka gözlemler ve üretimler yapmaya, yeni şeyler öğrenmeye gayret ettim. Yani bir yemek yaparken bile onu bir üretim, özenli bir çalışma gibi gördüm. Sonra da sevdiklerim için yemek yapmayı sevdiğimi ve en yaratıcı fikirlerin yemek yaparken aklıma geldiğini farkettim. Oğlumla dolu geçirmeyi planladığım pazar günlerinde ise 'iş'e hiç hayır demedim. Onunla yapacağımız bir programı başka bir gün 'mutlaka' telafi ettik... Oğlum da, çalıştığım pazar günlerini hiç yadırgamadı. Bu arada inanın bana oğlumun küçüklüğünde, haftasonları yaptığımız geziler, müzeler, alışveriş merkezlerindeki oyun parkları, çocuk doğum günü partileri, okul toplantıları bana inanılmaz deneyimler ve bilgi kattı.Şimdi bakıyorum da, herkes için'tatil+eğlence' olan 'pazar günü'benim için çok farklı olmuş.

Yani hayatta işinizi iş gibi görürseniz, hayatınızı kısıtlayan bazı alışkanlıklar da siz farkına varmadan gelir. Ve, o farketmeden kurulan düzene hizmet etmeye başlarsınız.Oysa, işiniz yaşam biçiminizse ve üretmekten keyif alıyorsanız, sınırsız bir özgürlük alanı yaratmışsınız demektir. Siz işinizden keyif alıyorsanız, ne cumartesinin, ne pazarın önemi kalır. Çünkü o sizin hayatınızdır.

İşte bu pazar, bunu düşündüm... Kocaman bir pazar günü,eğer çalışmıyorsam, yine işimi ilgilendiren kutuda sakladığım konulardan birine el atmanın tam zamanı...Ya da izlemek istediğim, takip ettiğim yönetmenlerden birinin filmini izleme vakti...Ya da, girip internette 'yeni' araştırmalar yapmalıyım yapımlab için...Ya da...

Tabiki canım ailemle geçirilecek saatler, güzel bir yemek ve güzel paylaşımlar...

Hayatın her anı çok güzel, lütfen 'kıstas'lar koyup sonra mutsuz olmayın...

Herkese iyi ve üretim dolu pazarlar:)

1 yorum:

  1. size sonuna kadar katılıyorum, eğer işinizi seviyorsanız geçen zamanların önemi kalmıyor çünkü sevdiğiniz şeyi yapıyorsunuz. umarım herkes bizim kadar şanslı olur ve sevdikleri işlere kavuşur..

    YanıtlaSil