Bu yazıyı yazmaya neden karar
verdiğimden başlamak istiyorum. Yaklaşık 2 yıldır, sinema
alanında üreten ve üretmek için çalışan genç profesyonellerle
çalışıyorum. Kimilerinin, 'hakkım yenmesin, kişiliğime bir
zarar gelmesin' diye gelişmiş savunmacı ve aşırı korumacı bir
refleksle olur olmaz her şeye itiraz ettiğini, büyük bir
çoğunluğun ise toplumdaki pek çok kişi gibi 'HAYIR' diyemediğini
gözlemliyorum.
Aslına bakarsanız, bende sektörde
çok uzun yıllar, bu iki davranış biçimi arasında gidip
geldim... Kimseyi incitmeyeyim kimse üzülmesin diye hiç 'HAYIR!
Diyemediğim zamanlar ya da kendimi kendimce korumak için oldukça
keskin 'HAYIR'lar... Cesaretsiz iki davranış da fazlasıyla
hayatımda oldu. Bu meslekte üretmek isteyip te bu sorunu yaşamayan
pek az insan olduğunu düşünüyorum.
Uzun yıllardır, bireysel gelişim
konusuna çok önem verdiğim için, bu konu hep kafamda bir soru
oldu... Sonra, yavaş yavaş 'sınırlar'ımı belirlemenin beni ne
kadar özgürleştirdiğini öğrendim ve keşfettim. Sektördeki
özellikle genç arkadaşlarda bu sıkıntıyı fazlaca gözlemlediğim
için, bu konu ile ilgili düşüncelerimi burada ele almaya karar
verdim...
Sınırlar, kendimizi tanımlar. Kim
olduğumuzu ve kim olmadığımızı belirler. Sınır, benim nerede
bittiğimi ve bir başkasının nerede başladığını görmemi
sağlayarak bana sahip olma hissi verir.Neye sahip olduğumu ve
nelerden sorumlu olduğumu bilmek özgür olmamı sağlar. Bahçemin
nerede başlayıp, nerede bittiğini bildiğimde istediğimi yapmakta
özgür olurum. Hayatımın sorumluluğunu üzerime almak bana pek
çok değişik seçenek sunar. Ancak, kendi hayatıma sahip
çıkmazsam, karşıma çıkan seçenekler ve çeşitler azalır.
Sınırlar nelerden sorumlu
olduğumuzu göstermenin yanı sıra, nelerin mülkümüzde
olmadığını ve nelerden sorumlu olmadığımızı da tanımlamamızı
sağlar...
Örneğin bizler 'başkalarından'
sorumlu değiliz... Başkalarına karşı 'kendimizden' sorumluyuz.*
Bu çok önemli bir
farktır. Bunun farkında olmak, bu konuyu hemen netleştirmektedir.
Aslında kendimiz
tanıyarak işe başlamalıyız. Bunun içinde kendi kendimize karşı
objektif bakabilmeli ve gerektiğinde hayır diyebilmeliyiz.
Burada sinema
sektöründe 'yetenek' ile ilgili bir örnek verebilmek gerekirse,
yeteneklerimiz kendi sınırlarımızda ve sorumluluğumuzdadır.
Yine de onları subjektif sahiplenmek ve geliştirmemek ürkütücü
bir durumdur ve riskler taşır.
Doğa vergisi
yeteneklerimizi kullanmanın yanı sıra bunu üretime çevirme
sorumluluğunu aldığımızda mutlu oluruz. Yani yeteneğimizi
geliştirmek için somut çalışmalar yaptığımızda...
Yeni ve zor olan
bir şeyi denerken herkes korkar. Ama insan korkusuyla yüzleşmediği
için değil, elinden gelenin en iyisini yapmadığı için acı
çeker... Ve işte o noktada 'sınır'sızlık ve öfke, dış odaklı
sorun görme konusu devreye girer.
Bunun için
öncelikle;
-Kendi
düşüncelerimize sahip çıkmalıyız
-Bilgi yönünden
büyümeli ve zihin haritalarımızı genişletmeliyiz.
-Karmaşık
düşüncelerden kurtulmalıyız, net olmalıyız.
Kişisel
sınırlarımızı bu yollara başvurarak tanımamız önemli
adımlardan biri olacaktır.
Dolayısıyla
kendimizi üretmek istediğimiz alanda doğru konumlayabilir ve hedef
koyabiliriz... Dolayısıyla neye 'evet' neye 'hayır' diyeceğimizi
daha iyi biliriz.
Bu aynı şekilde
karşımızdakilerle de doğru bir iletişim kurmamızı sağlar.
Kendini konumlamaktan aciz kişiler, sınırlarını bilemez ve
sınırlarını koyamazlar.
İletişim alanında
'sınır' bilmek çok önemli bir konudur... Bu konuda hem çok
sınırlarını bilen, hem de hiç bilmeyene nice insanla karşılaşan
biri olarak, bu konuyu başka bir yazı da ele alacağım.
Herkese iyi
pazarlar...
*SINIRLAR-Koridor Yayınları
Dr.Henry Cloud
Dr.John Townsend
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder