HOŞGELDİNİZ

Yapım Laboratuvarı : Yapımcılık ile ilgili bilmek istediğiniz herşey...Zeynep Özbatur Atakan'ın gözlemleri, deneyimleri, paylaştıkları...

1 Nisan 2012 Pazar

SINIRLARIMIZ... HAYIR DİYEMEMEK...VS...


Bu yazıyı yazmaya neden karar verdiğimden başlamak istiyorum. Yaklaşık 2 yıldır, sinema alanında üreten ve üretmek için çalışan genç profesyonellerle çalışıyorum. Kimilerinin, 'hakkım yenmesin, kişiliğime bir zarar gelmesin' diye gelişmiş savunmacı ve aşırı korumacı bir refleksle olur olmaz her şeye itiraz ettiğini, büyük bir çoğunluğun ise toplumdaki pek çok kişi gibi 'HAYIR' diyemediğini gözlemliyorum.

Aslına bakarsanız, bende sektörde çok uzun yıllar, bu iki davranış biçimi arasında gidip geldim... Kimseyi incitmeyeyim kimse üzülmesin diye hiç 'HAYIR! Diyemediğim zamanlar ya da kendimi kendimce korumak için oldukça keskin 'HAYIR'lar... Cesaretsiz iki davranış da fazlasıyla hayatımda oldu. Bu meslekte üretmek isteyip te bu sorunu yaşamayan pek az insan olduğunu düşünüyorum.

Uzun yıllardır, bireysel gelişim konusuna çok önem verdiğim için, bu konu hep kafamda bir soru oldu... Sonra, yavaş yavaş 'sınırlar'ımı belirlemenin beni ne kadar özgürleştirdiğini öğrendim ve keşfettim. Sektördeki özellikle genç arkadaşlarda bu sıkıntıyı fazlaca gözlemlediğim için, bu konu ile ilgili düşüncelerimi burada ele almaya karar verdim...

Sınırlar, kendimizi tanımlar. Kim olduğumuzu ve kim olmadığımızı belirler. Sınır, benim nerede bittiğimi ve bir başkasının nerede başladığını görmemi sağlayarak bana sahip olma hissi verir.Neye sahip olduğumu ve nelerden sorumlu olduğumu bilmek özgür olmamı sağlar. Bahçemin nerede başlayıp, nerede bittiğini bildiğimde istediğimi yapmakta özgür olurum. Hayatımın sorumluluğunu üzerime almak bana pek çok değişik seçenek sunar. Ancak, kendi hayatıma sahip çıkmazsam, karşıma çıkan seçenekler ve çeşitler azalır.

Sınırlar nelerden sorumlu olduğumuzu göstermenin yanı sıra, nelerin mülkümüzde olmadığını ve nelerden sorumlu olmadığımızı da tanımlamamızı sağlar...
Örneğin bizler 'başkalarından' sorumlu değiliz... Başkalarına karşı 'kendimizden' sorumluyuz.*

Bu çok önemli bir farktır. Bunun farkında olmak, bu konuyu hemen netleştirmektedir.

Aslında kendimiz tanıyarak işe başlamalıyız. Bunun içinde kendi kendimize karşı objektif bakabilmeli ve gerektiğinde hayır diyebilmeliyiz.

Burada sinema sektöründe 'yetenek' ile ilgili bir örnek verebilmek gerekirse, yeteneklerimiz kendi sınırlarımızda ve sorumluluğumuzdadır. Yine de onları subjektif sahiplenmek ve geliştirmemek ürkütücü bir durumdur ve riskler taşır.
Doğa vergisi yeteneklerimizi kullanmanın yanı sıra bunu üretime çevirme sorumluluğunu aldığımızda mutlu oluruz. Yani yeteneğimizi geliştirmek için somut çalışmalar yaptığımızda...
Yeni ve zor olan bir şeyi denerken herkes korkar. Ama insan korkusuyla yüzleşmediği için değil, elinden gelenin en iyisini yapmadığı için acı çeker... Ve işte o noktada 'sınır'sızlık ve öfke, dış odaklı sorun görme konusu devreye girer.
Bunun için öncelikle;
-Kendi düşüncelerimize sahip çıkmalıyız
-Bilgi yönünden büyümeli ve zihin haritalarımızı genişletmeliyiz.
-Karmaşık düşüncelerden kurtulmalıyız, net olmalıyız.

Kişisel sınırlarımızı bu yollara başvurarak tanımamız önemli adımlardan biri olacaktır.

Dolayısıyla kendimizi üretmek istediğimiz alanda doğru konumlayabilir ve hedef koyabiliriz... Dolayısıyla neye 'evet' neye 'hayır' diyeceğimizi daha iyi biliriz.

Bu aynı şekilde karşımızdakilerle de doğru bir iletişim kurmamızı sağlar. Kendini konumlamaktan aciz kişiler, sınırlarını bilemez ve sınırlarını koyamazlar.

İletişim alanında 'sınır' bilmek çok önemli bir konudur... Bu konuda hem çok sınırlarını bilen, hem de hiç bilmeyene nice insanla karşılaşan biri olarak, bu konuyu başka bir yazı da ele alacağım.

Herkese iyi pazarlar...



*SINIRLAR-Koridor Yayınları
Dr.Henry Cloud
Dr.John Townsend

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder