HOŞGELDİNİZ

Yapım Laboratuvarı : Yapımcılık ile ilgili bilmek istediğiniz herşey...Zeynep Özbatur Atakan'ın gözlemleri, deneyimleri, paylaştıkları...

27 Ocak 2014 Pazartesi

SİNEMA SEKTÖRÜNE GİRMEK İSTEYENLER İÇİN BAZI GÖZLEM VE ÖNERİLER

Yapımcılık eğitimlerimiz, aslında 'sektöre hazırlık ve uygulama' gibi bir misyonu üstlenmiş durumda. Bu nedenle bu eğitimlere katılanlar, zorlu bir süreçten geçiyorlar, oldukça yoğun bir tempoda çalışıyorlar ve üretiyorlar. YAPIMLAB, ilkeleri gereği katılımcılarını reklam malzemesi olarak kullanmayı tercih etmediğinden, bu anlamda katılımcılarımızın başarıları ile övünüyoruz. Pek çok katılımcımız uzun ve kısa metraj çalışmaları ile yurt içi ve yurt dışı festivallerinde yer alıyorlar. Zaten bu üretimler, eğitimin yadsınamaz sonuçlarını da ortaya koyuyor. 

Ben sinema sektöründe hangi alanda üretim yaparsanız yapın, eğitimin hiç bitmeyeceğine inananlardanım. Sadece sinema alanında değil, sosyal bilimler ve kişisel gelişiminize de önem verilmesi gerektiğine inanıyorum.

Sinema sektörünün dışarıdan ışıldayan yüzüne odaklanmak yerine, içinizdeki fark yaratacak yönleri geliştirmeye odaklanmanın yararlı olacağını düşünüyorum.

Sinema sektörünü öğrenmek, puzzle yapmak gibidir. Pek çok bilginin bir araya gelmesi ile sağlıklı üretimlere ulaşılabilir.

Film yapmak, yönetmek, yazmak, uzaktan görüldüğü kadar kolay ve hızlı gerçekleşebilecek bir şey değildir.

Bir kişi 'film yönetmek istiyorum' diyor ama hiç fotoğraf bile çekmemişse, 'film yapımcısı olmak istiyorum' deyip, hiç otobüse, dolmuşa binmemişse, 'senaryo yazmak istiyorum'deyip, düz kurduğu cümlelerde hata yapıyorsa, 'sinema sektörü' diye tanımlanan alanda nasıl bir yer bulacağını gerçekten bilemiyorum.

Ben sinema-tv eğitimi almaya karar verdiğimde üniversite sınavından farklı 4 ayrı yetenek sınavından geçmiştim ve bölüme girmeye hak kazanmıştım. Şimdi merkezi sistemde belirli puanları kazanan herkes bu bölümlere giriyor ve endüstriden kopuk olarak hayatına devam ediyor. Sadece bazı hayaller var kafasında bu sektöre dair... Devamında şansın kendisine yardım etmesini ya da hızla bir senaryo yazıp bunun keşfedilmesini bekleyen yüzlerce kişiden birisi olunuyor.

Aslında Türkiye'deki durumda gençlerin 17-18 yaşında net bir yol çizebilmeleri çok ta mümkün değil... İlköğretim ve lise yaşamları sadece sınavlara hazırlanmakla geçiyor... Aileler de bunlara para yetiştirmek için yoğun bir çaba halindeler. Oysa, benim inancım bir 'iş'te yeteneğiniz varsa mutlaka yolunuzu bulursunuz... Kendinizi gösterebilmeniz için fırsat yaratabilirsiniz. Özetle, 'yönetmen' olmak isteyen için pahalı havalı kameralara ihtiyaç yok, telefonu ile bile bir çalışma yapabilir ve eğer o çalışma gerçekten 'iyi' ise yolunu bulacaktır. Ya da idealist bir yaklaşımla setlerde çalışarak bu işlere girebilir. İmla hatalarıyla olmayan bir senaryo yazabilir... Bunları yapmanın yanı sıra 'cesaretle ortaya koyabilmelidir'... Mesela, sinemacı olmak isteyen gençlere film izleme durumlarını soruyorum, hiç film izlemediklerini öğreniyorum.... Şaşırıp kalıyorum... Sinema öğrenmenin birinci yolu, sinema filmi izlemektir... Ya da derslerimdeki uygulamaları, bir 'iş' olarak algılayanlarla, üniversitedeki hocasına bir 'ödev' yetiştiriyor gibi algılayanlar arasındaki fark hemen ortaya çıkıyor. Okulda alınan geçerli not, endüstride işe yaramıyor... Okul ve endüstri arasındaki fark çığ gibi büyüyor..


Benim soruları sorduğumda karşımda 'ekonomik' sorunları sunanların ellerinde havalı bir cep telefonu, en son model bilgisayarları, havalı bir sigara paketini görünce üzülüyorum. Aslında 'ekonomik' sıkıntının bu olmadığını düşünüyorum. Zira, gerçekten 'ekonomik' sıkıntı yaşayan gençleri iyi tanıyan biri olarak 'bahane'lerini sadece dinliyorum.

Bunun için geleceğin sinema profesyonellerine birkaç tane önerim var:

-Kendinize ve yeteneklerinize 'gerçekçi' davranın..
-Yetenekleriniz ve istekleriniz arasındaki 'yol haritası'nı oluşturun.
-Başta edebiyat olmak üzere, tüm sanat dallarından, sosyal bilimlerden faydalanın..
-Kendinizin 'en iyi' olduğu alanı keşfedin, üretime oradan başlayın ve bunu küçük adımlarla profesyonel hale getirin, ekonominizi yaratın.
-'Bahane' yaratmayın, hedefinize ulaşırken her türlü zorluk önünüze çıkacaktır, bunlar size engel olmasın.
-Bilgi'yi ve deneyimi önemseyin...
-Sinema endüstrisi ile ilgili romantik düşüncelerinizden hızla kurtulun. Bu alan, dünyanın en zevkli ama bir o kadar zorlu alanlarından biridir.

Özetle Sevgili Dostlar,

Sinemada profesyonel olmak istiyorsanız,bunlara dikkat etmenizi şiddetle öneririm. Özellikle son yıllarda açılan bu alandaki okulların çokluğunu düşünürsek, bireysel 'fark yaratmak' çok önemli... Bu alanda çocuğu eğitim alan ailelerin de, çocuklarının gelişimi ve profesyonelleşmesi ile ilgili 'hızlı' geri dönüşler alma beklentilerini yavaşlatmaları gerekiyor. Bu anlamda  bu tablodan kimse moral bozukluğu yaşamasın... 

Zira, çalışan, üreten, gerçekten isteyen gençler yol alıyorlar... Ben de onların en büyük destekçisiyim... Ama 'somut'luk kavramını önemsiyorum. Sizlerin de önemsemenizi, 'bahane'ler ardında günlerinizi geçirmemenizi öneririm...

3 yorum:

  1. ''Ben sinema-tv eğitimi almaya karar verdiğimde üniversite sınavından farklı 4 ayrı yetenek sınavından geçmiştim ve bölüme girmeye hak kazanmıştım. Şimdi merkezi sistemde belirli puanları kazanan herkes bu bölümlere giriyor ve endüstriden kopuk olarak hayatına devam ediyor. Sadece bazı hayaller var kafasında bu sektöre dair... Devamında şansın kendisine yardım etmesini ya da hızla bir senaryo yazıp bunun keşfedilmesini bekleyen yüzlerce kişiden birisi olunuyor.''
    harika ! çok güzel gerçek bir yazı olmuş. Çok teşekkürler..

    YanıtlaSil
  2. Sayın hocam,bu yazdığınız yazı,sizin kriterleriniz mi?Yoksa türk sinemasındaki profesyenellerin kriterleri mi?Eğer sizin kriterlerinizse,bu yazıyı okuyan,içinde sinema aşkı olan bütün dolmuşçular kapınızı çalabilir.Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  3. Ayrıca sizden 9 tane daha olsa,her sene çıkan 15-20 film'den sadece 2-3 seyredilebilir olmaz.Film örneği vermeye gerek yok zaten,gişe yapan çoğu filmimiz,seyret ve unut tarzında...

    YanıtlaSil