Merhaba Sevgili Yapımlab Takipçileri,
Uzun zamandır, sinema sektöründeyim. Son birkeç yıldır da gençlerle çalışıyorum. Hem profesyonel olarak çalışıyorum, hem üniversitelerde ders veriyorum, hem de son 6 aydır Yapımlab'da birebir her konuyu paylaşabilme fırsatım oluyor. Bu gözlemlerimde, kendi kuşağıma göre olumlu ve olumsuz bazı farklar görüyorum ve bunu çok doğal buluyorum. Örneğin, gençlerin %95 i çok özgüvenli gözüküyorlar...Örneğin benim kuşağımın 'özgüven' sorunu çok fazlaydı...O zaman ki deyimle 'terbiyeli ve saygılı olmak' konusu, 'kişinin kendini ortaya koyma'konusunu epeyce geciktiren bir unsurdu. Aslında 'özgüven'li kişiliklerin kendini ortaya koyma biçimi 'kendini anlatarak ve överek' değil, tamamen sabırla işini doğru yapmaya yönelik bir çalışma ile olurdu.
Oysa, şimdi bana görüşmeye gelen gençlerin pekçoğu, kendilerini överek cümleye başlıyorlar...Ya da mecazi olarak, taşları tek tek koyarak duvarı örmek yerine, bir gece de duvarı bitirmek istiyorlar...
Aslında sözüm, birazcık, 'herşeyim var, yapımcıya yani paraya ihtiyacim var' diyenlere...
Öncelikle 'Yapımcı'yı, sadece 'para yatıran' olarak gören bir anlayışla yola çıkan kişinin kendine bu kadar güveniyor olmasında bir sorun var...Peki 'Yapımcı'dan projesine yatırım yapmasını isteyen bu kişinin 'kendine olan güveni'size göre gerçek mi, sahte mi? Kendine bu güveni sağlayacak kriterleri önünüze koyabiliyorsa bir ölçüde anlayabilirim ama bunu hiç bir deneyimi olmayan kişilerin yapması oldukça mantıkdışı değil mi? Buna karşılık, sağlıklı ve minik adımlarla ilerleyenlerin başardığını görebiliyoruz.
Bu konuda, kişinin özsaygısının olması yani 'sınırlarını tanıyan' biri olması çok önemlidir. Özsaygısı olan kişi, kendini söz ile överek değil,yaptığı iş ve sağlam fikirleri ile ifade eder. Bunun yanısıra, sinema sektöründe yönetmenlik ve senaristlik kariyeri yapmak isteyenler için 'yapımcı' olgusunu anlamaları çok önemlidir.
Yapımlab'daki uzun süreli çalışmalarda, bu konuyu çok sık irdelerken, kişilerin kendilerine sormaları gereken 10 tane olumsuz soru çıkarmalarını istiyorum. Sonra bu sorulardan projeleri için de çıkarmalarını istiyorum. Bu soruların cevaplarını ararken,sınırları tanıyoruz ve kariyer gelişimini buna göre yönlendiriyoruz. Elbette sevdiğimiz ve sevmediğimiz nice özelliğimiz var...Sevdiğimiz güçlü yanlarımızı ortaya koymak, sevmediğimiz ve zayıf yanlarımızla barışmak gerekiyor. Kendi alanımızla, profesyonel alan arasındaki ortak noktaları keşfetmek gerekiyor.
Sinema alanında profesyonelleşirken, bireysel olarak ta gelişmek gerektiğini unutmamak gerek. Eninde sonunda, yapılan bir işin , sayısı ne olursa olsun birilerine ulaşması şart. Bu noktada 'proje' ile 'yatırım'ın orantılı olması ve işin devamının yani yeni projelerin yapılacağı bir altyapının hazır olabilmesi gerekiyor. Yani filmin , en azından 'yatırım'ı çıkarıp, 'yeni yatırımlar' yapılmasını sağlaması lazım. Bunun mutlaka maddi olarak da algılamak doğru değil...'iyi ve ses getiren' bir film yapabilmek önemli...Yani 'yatırımcı' projeye güvenip yeniden yol alabilmeli... Şimdi 'yapımcı'dan sadece 'para' bekleyen proje sahibi bu yatırımın geridönüşü konusunda hangi kriterler üzerinden kendini değerlendiriyor. Yani,bu güvenin temelinde ne yatıyor?
Bir 'proje sahibi' sınırlarını bilip, bu güveni sağlam temeller üzerine kuruyorsa bir sorun yok demektir...
Yapımcı ile yönetmen ve senaristin, aynı hedef ve beklentilerde olması ise başarıyı getiriyor.
Kişinin sınırlarını tanımaması, bildiği yada bilmedi her konuda konuşmaya ihtiyaç hissetmesi, hiç bir şey yapmayıp kendini keşfedilmeyi bekleyen cevher gibi görmesi, bence oturmamış kişilikten kaynaklanıyor, hele bir de bunun üstüne ne istediğini bilmiyorsa, eyvah. Çekeceği filmin, yada muhteşem olduğunu sandığı senaryosunda yazdığı satırların amacını bilmeden yazdıysa gidip yapımcıdan filmime para yatır deme cüretini görmek de iyi bir cesaret ve %100 kendine güven demektir. Ama bu durumda elde olan tek şey kendine güvendir. Onunda kuracağı tek cümle kendime güveniyorum olmalıdır.
YanıtlaSilNermin Aytekin