HOŞGELDİNİZ

Yapım Laboratuvarı : Yapımcılık ile ilgili bilmek istediğiniz herşey...Zeynep Özbatur Atakan'ın gözlemleri, deneyimleri, paylaştıkları...

22 Nisan 2013 Pazartesi

SİNEMA ALANINDA KARİYER YAPMAK İSTEYENLER İÇİN BAZI GÖZLEMLER...


Sinema sektöründe geçirdiğim 14 yılın sonunda, pek çok konuda bilgi ve deneyim sahibi oldum ve  olmaya devam ediyorum. Hatta, şu geçen 14 yıl içerisinde, gözlemleme şansı bulduğum pek çok şey aynı zamanda Türkiye Sinema Sektörü gelişirken, insan kaynakları konusunda ve başarı krterleri konusunda da farklı bir bakış açısı geliştirmemi sağladı.

Bu bakış açısında gözlemlediğim en önemli şey, kişilerin 'başarılı' olmaları ile ilgili inançlarının pek çok dış etkene bağlı olması oldu. Daha da açmam gerekiyorsa kişi, kendilerindeki sorunları ve dışarıdan gelen geri bildirimleri görmezden gelip, sorunu 'anlaşılamamazlık', 'değerbilmezlik', 'sektörün kötü koşulları', 'şanssızlık', 'torpilsizlik' olarak görmeye başlıyor. Bu inançlarla, morali bozuluyor, performansı düşüyor...

Ardından, 'sektör kötü', 'haksızlığa uğradım', 'anlayamadılar' gibi pek çok gerekçe ve sıkıntı sıralanmaya başlıyor. Elbette, Türkiye'de sektörün pek çok sorunu var ama bu sorunları anlamak ve ona göre strateji oluşturmak gerekiyor.

Sektör, gelişmekte olan bir sektör… 1998'de Türkiye'de sinema sektöründe çalışmaya başlamış biri olarak (ki öncesinde 12 yıl reklam sektörü deneyimim vardı) şu anda yaşanan tüm zorlukları fazlasıyla yaşadım. Hatta 2005 yılına kadar Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın desteği filan da yoktu. Örneğin 'yapımcılık' kavramı, bugünkü anlamıyla algılanmıyor, her kafadan bir ses çıkıyordu. Katıldığım bir toplantıda, tartışılan konuşulan kavramlar hem çok ilginç, hem de benim vizyonumu oluşturmam açısından çok önemliydi. Sanıyorum 1999 yılıydı, yeşilçam'da deneyimli pek çok yapımcı ve yönetmenin katıldığı bir toplantıydı. O zamanların Eurimages temsilcisi Faruk Günaltay, eurimages'i anlatıyordu. Orada, pek çok sorun ve karamsar bir tablo vardı. Bu durumda, kendi yolumda ilerlerken bu karamsar tabloyu görmek benim için çok yararlıydı. O yıllarda devlet desteği hiç yok, yapımcılar varlarını yoklarını filmlere yatırıyor ve maalesef karşılığını alamamaktan yakınıyorlardı. Bugün pek çoğu hayatta olmayan o kahraman yapımcıları saygı ve sevgiyle anıyorum. Pek çoğunun 'kızım ne işin var buralarda, burada durumlar kötü' dediğini hatırlıyorum. Çok haklıydılar, o günlerde yılda 7-8 film çekiliyordu, Amerikan filmlerinin gücü tüm dağıtım hızıyla sinemalardaydı ve sektörde ne kamudan, ne de özel sektörden bir yatırım yoktu. Yani yukarıda yazdığım üzere, 'dış odaklı' pek çok sorun vardı. 

Bunlar beni ne korkuttu, ne de engelledi… Çünkü hedefim ilk 5 yıl içinde Türkiye'de üretilecek 'dünyalı' filmlerin yapımcısı olmaktı.

'Dış odaklı'i tanımak, yapacağım iş planı açısından çok yararlı  oldu. Buna göre yol haritamı oluşturdum ve ilerledim. Yani, çalışacağım alanın zorluklarını tanımaya başlamak, kıymetli bir bilgiydi.

Ama esas konu 'iç odaklı' sorunlardı. Yani benim gelişmesi gereken taraflarıma odaklanmayı tercih ettim.  Sinema eğitimi almış ve 12 yıl reklam sektöründe çalışmama rağmen, sinema filmi yapımcılığı  konusunda hem teorik, hem pratik bilgilerimde epeyce eksik vardı. Pek çok film izlemek, kitap okumak, gelişmek, öğrenmek ve deneyimlemek durumundaydım. Bir farkettim ki, hiç bitmeyecek uzun bir yolculuğa çıkmışım… Hala, ne kadar bilgi ve deneyim kazansam , hep yenilerine koşmak istiyorum. 

Şimdi işe yeni başlamak isteyen arkadaşlarımız, ilk andan itibaren başarı istiyorlar, hızlı olmak istiyorlar… Sorun varsa 'dışarıdan', başarı varsa 'onlardan'… 

Ama özellikle belirtmeliyim ki, sabırlı meseleye yukarıdaki gibi analitik bakan ve şahane üretimlerini yavaş yavaş geliştiren gençler de var… Hatta bazen yolumuz kesiştiğinde, uzun vadede olacak başarılı üretimlerin temelini atıyoruz. Bu anlamda, özellikle mesleki kariyer yolculukluklarına tanıklık ettiğim bu arkadaşlarım için yollarının açık olduğunu ve mutlaka emeklerinin karşılık bulacağını biliyorum. Hatta pek çoğunu setlerde, festivallerde görebilmek mümkün…

Başka bir tarafta da, hemen her şeyin hızla olmasını isteyenler var… Senaryo eğitimi almadan senaryo yazan, film izlemeden ve hiçbir deneyim olmadan yönetmenlik yapmak isteyen,kendi özelliklerini tanımayan, daha fazla bilgiye değil, ilgiye ihtiyacı olduğunu düşünenler… Sorun onlar için hep 'sektör'de…

Özetle, bugün bu yazıyı neden mi yazdım? 
Geçtiğimiz hafta festivalin çeşitli organizasyonlarından birkaç sinema-tv eğitimi alan öğrenci farklı zamanlarda yanıma gelip 'kısa fim yapmak istiyoruz, parayı nereden buluruz?' diye sordular. Ben de doğal olarak biraz sohbet ettim. Sohbetin sonunda, kısa film çekmelerinin tek şartının para olduğunu duymak beni düşündürttü. Hangi sinemacıların filmlerini takip ettiklerini sordum, cevap veremediler…Devamında festivali takip ediyor musunuz diye sordum. Festivalde film izlemeye  zaman bulamıyorlarmış, önce 'filmleri için para bulmaları' gerek…

Hafta başı, bu yazı ile 'sinema sektörü'nde kariyer yapmak isteyenlere, küçük bir öneri : Önce 'sinema' ile ilgilenin… Gerisi mutlaka gelecektir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder